Prof. Dr. Karademir, her doğan bin bebekten yaklaşık olarak sekizinde doğuştan kalp hastalığı görüldüğüne dikkat çekerek, “Doğuştan kalp hastalıkları, hamileliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan, bebek doğduğu andan itibaren kalbinde bulunan yapısal hastalıklardır. Anne, baba veya yakın akrabalarda doğuştan kalp hastalığı varsa doğacak bebekte risk daha yüksektir.
Çok çeşitleri olmakla birlikte büyük kısmını kalp odacıklarını ayıran duvarlardaki delikler, kalp kapaklarındaki ve damarlardaki darlıklar oluşturur. Bazı durumlarda ise kalpteki bir odacığın, kapağın, damarın hiç gelişmemiş olması gibi daha ağır hastalıklar söz konusudur. Delikler büyüklükleri, sayıları ve yerleşim yeri itibarıyla; darlıklar lokalizasyonu, hafif-orta-ağır darlık olmaları itibarıyla birbirlerinden çok farklılık gösterirler” ifadelerini kullandı.
“Bazı genetik hastalıklarda doğuştan kalp hastalığı görülme riski yüksek”
Doğuştan kalp hastalıkları hamileliğin çok erken dönemlerinde, organların henüz oluşmaya başladığı haftalarda geliştiğini dile getiren Prof. Dr. Karademir, büyük kısmında neden bilinmediğini belirtti. Bir kısmının kalıtsal olduğu bilinmekle birlikte çok az hastalıkta genlerle ilişki gösterildiğine işaret eden Karademir, “Bazı genetik hastalıklarda (Down sendromu, Turner sendromu) doğuştan kalp hastalığı görülme riski yüksektir. Annenin hamileliğin ilk üç ayında bebeğe zarar verebilecek ilaçlar kullanması, infeksiyon geçirmesi (kızamıkçık gibi), radyasyona maruz kalması doğuştan kalp hastalıklarına neden olabilir.
Çoğu zaman aile öyküsü araştırıldığında doğuştan kalp hastalığına yol açabilecek bir neden bulunamaz. Bu nedenle doğuştan kalp hastalıklarının kalıtsal nedenler ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığı genel olarak kabul edilir. Anne karnındaki bebekte kalp hastalığı olup olmadığı ‘Fötal Ekokardiyografi’ dediğimiz ultrasonografik yöntemle araştırılabilir” dedi.
“Ağır kalp hastalıkları kısa sürede belirti verir”
Doğuştan kalp hastalıklarının çok çeşitleri olduğu bilgisini paylaşan Karademir, “Bir kısmında hiçbir belirti olmaz veya belirtiler çok hafiftir, bir kısmı ise çok ağır seyirli olabilir. Ağır kalp hastalıkları ilk birkaç ay içinde, hatta ilk birkaç günde belirti verirler.
Bu belirtiler bebekte morarma, beslenme güçlüğü, emerken yorulma, hızlı soluk alıp verme, nefes darlığı, kilo alamama veya sık solunum yolu enfeksiyonu (zatürre, bronşit) geçirme şeklinde ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda çabuk yorulma, çarpıntı, göğüs ağrısı ve bayılma görülebilir. Bazı hastalıklarda ise hastada hiçbir belirti yoktur veya önemsizdir, yalnızca muayene sırasında üfürüm duyulması ile başvurulur” diye konuştu.
“Günümüzün hastalığı obezite”
Çocuklarda morarma, terleme, sık nefes alma, nefes darlığı, kilo alamama, kolay yorulma, halsizlik, çarpıntı, göğüs ağrısı, bayılma gibi şikayetler görüldüğünde vakit kaybedilmeden bir uzmana başvurulmasının önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Karademir, “Bununla birlikte kalpte küçük delikler ve hafif darlıklar ise görünürde hiçbir belirti vermeyebilir, ancak doktor muayenesinde anormal bulgularla ortaya çıkabilir.
Oldukça nadir görülmekle birlikte, ciddi olsa bile erken çocukluk çağında sessizce ilerleyen kalp hastalıkları görülebilmektedir. Bunların büyük kısmı genetik geçiş gösteren kalp kası hastalıkları ve ritim bozukluklarıdır. Anne ya da baba tarafında ani, beklenmeyen ölüm öyküsü bulunması bu hastalıklar açısından uyarıcı olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Karademir, doğuştan kalp hastalıkları dışında çoğu virüs ya da bakteriyel enfeksiyonlar sonucu ortaya çıkan kalp hastalıklarının da kalp kasını ve kapakçıklarını etkileyebileceğine dikkat çeken Karademir, geçmişte süresi uzamış yüksek ateş, eklem ağrıları ve şişlikleri geçirmiş ya da kalp hastalığını düşündürebilecek bulgulara sahip çocukların riskli grupta yer aldığını söyledi.
Günümüzün en önemli sağlık problemlerinden biri olan obezite hastalığının, çocuklarda ailede erken koroner kalp hastalığı öyküsü varsa mutlaka bir çocuk kardiyoloğu tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Karademir, bu çocuklarda ayrıca insülin direnci ve kan yağlarında yükseklikler olabileceğini blirterek “Özetle kendi sağlık öz geçmişinde ciddi rahatsızlıklar olan, ailede kalp hastalıkları öyküsü bulunan, belirtilen semptomlara sahip, fiziki muayenede ilgili bulguların saptandığı çocuklar ve fazla kilolu çocuklar kalp kontrolü yapılması gereken gruptadır.
Bu durumda ayrıntılı sağlık öyküsü alınıp, iyi bir fizik muayene, tansiyon ölçümü, EKG ve ekokardiyografi ile tarama yapılabilir. Gerekirse daha ileri testler de önerilebilir” dedi.
“Türkiye akut romatizmal ateş görülmesi açısından yüksek riskli bir ülke”
Türkiye’nin akut romatizmal ateş görülmesi açısından yüksek riskli bir ülke olduğuna işaret eden Prof. Dr. Karademir, halk arasında kısaca “kalp romatizması” veya sadece “romatizma” olarak bilinen hastalıkla ilgili de bilgiler paylaştı. Romatizmaya çocuklarda bademcik iltihabı yapan A grubu beta hemolitik streptokokların yol açtığını dile getiren Öğretim Üyesi Karademir, “Okula giden çocuklarda, yani 5-15 yaş arasındaki çocuklarda görülür.
Boğaz enfeksiyonunun zamanında tedavi edilmesi bu hastalığın oluşmasını engeller. Dolayısıyla ateş ve boğaz ağrısı, eklemlerde şişme, yorgunluk, halsizlik, nefes almada zorlanma olması durumunda mutlaka bir çocuk kardiyoloji uzmanı tarafından görülmeli, kalp tutulumu yönünden değerlendirilmelidir” ifadelerini kullandı.
Doğuştan kalp hastalıklarının çok çeşitli oldukları ve hastalığa yönelik özel izlem gerektirebileceğini anımsatan Prof. Dr. Karademir, “Bununla birlikte çoğu zaman alınan genel önlemler aynıdır.
Kalbin enfeksiyondan korunması için bazı özel girişimsel durumlarda çocuğun antibiyotik kullanması gerekir. Korunma gereken bu durumlar, antibiyotik dozu ve uygulama zamanı izleyen hekim tarafından aileye anlatılarak ellerine ‘İnfektif Endokarditten Korunma’ kılavuzu verilir” diye konuştu.
“Çocuklar düzenli olarak çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından izlenmelidir”
Doğuştan kalp hastalığı bulunan çocukların büyük kısmında aktivite kısıtlaması gerekmeyeceğini dile getiren Karademir, çocuğun psikolojik yönden desteklenmesi ve kalp performansının iyileştirilmesi için spor ve aktivite ile desteklenmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Bazı hastalıklarda çocuğa “yarışma” gibi aşırı efor gerektiren aktiviteler yapmasının yasaklandığını anımsatan Prof. Dr. Karademir, bu durumlarda kesinlikle çocuğu takip eden, çocuk kalp hastalıkları uzmanın belirlemesi ve çocuğun gereksiz yere spordan uzak tutulmaması gerektiğini kaydetti.
Önlemlerin hastalığın türüne ve ağırlığına göre belirlendiğini dile getiren Prof. Dr. Karademir, “Bu çocuklar daha az efor gerektiren aktivitelere yönlendirilirler. Doğuştan kalp hastalıklı çocuklar tüm sağlıklı çocuklar gibi aşılarını yaptırmalıdır, bazı durumlarda ek aşılar gerekebilir.
Çocukların beslenmesi aynı sağlıklı çocuklarda olduğu gibidir ve genel beslenme kurallarını içerir. Bazı özel durumlarda diyet gerekebilir. Çocuklar genellikle normal eğitimlerine devam ederler.
Bazı hastalarda aktivite kısıtlaması gerekebilir. Okulda merdiven çıkmaması veya giriş katında eğitim yapması, beden eğitimi derslerine katılmaması gibi önlemler alınarak çocuğun okula devamı sağlanabilir. Çocuklar düzenli olarak çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından izlenmelidir” dedi. İHA