Ankara’da bir dost ortamında kalabalık arkadaşlarla bir araya geliyoruz. Sohbetin konusu deprem bölgesi, Doğu-Batı derken laf Hakkari’ye geldi. İstanbullu bir işadamı bana dönerek, “Sizin Hakkari çok zengin maşallah. Ton ton altınlar havada uçuşuyor. Bu zenginliğiniz nerden?” dedi. Ben tam yanıt verecekken İzmirli bir tanış da araya girdi ve takviye yaptı; “Bende çok merak ettim. Biz bir Cumhuriyet altını alamazken siz bu kadar altını nasıl alabiliyorsunuz” diye ekledi.
O kadar şaşırdım ki yanıt vermede ilk kez zorlandım.
Düğünlerimiz çok abartılı. Gelenek ve göreneklerimiz değişime uğramalı. Tepsi dolusu altın alıyoruz. Geline takarken tüm altın çeşitlerini bir bir tanıtarak yüksek sesle reklam yapıyoruz. Hakkari ilimiz bugüne kadar hep ihtişamlı düğün görüntüleriyle haber konusu olmadı mı? Geline 10-15 kilo altın, damada 5-6 trilyon para, masaya donatılan dolar, avro ve Türk lirası…
Biz bu görüntülerle haber konusu olurken herkes bizi çok zengin görmek zorunda kalıyor. İşin aslı da bu değil. İlimizde maddi sıkıntılar yüzünden düğününü erteleyen yüzlerce aile var. Veya düğün sonrası tüm ömrü boyunca aldığı altınların borcunu ödemekle yükümlü bir çaresizlik var. O kilolar dolusu altın ve milyonlarla gündem olan sadece bölgenin liderleri ve zenginleridirler.
Genç nüfus ve işsizliğin en fazla olduğu il Hakkari değil midir?
Düğün aile için özel bir gün olmalı. Türeyen yüzlerce düğün kameracıları onlara göre prodüksiyon ceplerini doldurarak reklam rekabetiyle sözde tanıtım yapmaktalar.
Hakkari zengin değil. Hakkari tarım ve hayvancılığın bile azaldığı sadece memur maaşlarıyla kendi yağında kavrulan gariban bir şehirdir. Mezun olan yüzlerce üniversite mezunu gençlerimiz kafelerde okey oynayarak yaşamlarını sürdürüyorlar.
Ben gazeteciyim ve bana göre altın gösterişli düğün şölenleri haber değildir. Bu tür görüntülerle gündem olmak ve tanınmak da bizi sakın gururlandırmasın.
İki “D” kentiyiz. Biri DOLMUŞ, diğeri DÜĞÜN…
Taziyelerde yemek meselesi ve abartılı düğün konusunda şapkamızı önümüze koyarak kendimizi gözden geçirmeliyiz.
Ayrıca düğünlerimizde kimi ve kimleri davet etmeliyiz hususunda da işin xelat boyutu değil insani ve samimiyet ilkesini gütmeliyiz. Ben bu duygulara yer vererek hepinizin içinden geçenlere değindiğimi düşünüyorum. Sizler beni anladınız. Şimdi sıra değişimde…