Aslında çok güzel, özünü yitirmemiş gelenek ve göreneklerimiz vardır. Bunlardan biri de “cenaze töreni ve taziyeler” dir. Biri vefat ettiğinde, acı haberi alan herkes cenaze törenine iştirak eder. Sonrasında devam eden üç günlük taziyeye gitmek için de adeta izdiham oluştururlar.
Bu davranış takdirle karşılanır çünkü ölü yakınları bu teselli ile acılarından az da olsa arınırlar. Taziye geleneklerimizde hiç hoş olmayan tıpkı benim gibi çok kişiyi rahatsız eden bir ikram var o da şekerleme olayıdır.
Şeker ve şekerleme sevinç ve eğlencenin aksesuarıdır. Şerbet, nişan, bayram, mevlüt, söz kesme, askerden terhis olma, düğün gibi olaylarda dağıtılır, tatlı yenir ve tatlı konuşulur.
Fakat üzüntü ve kederi andıran taziyelerimizde şeker ikramı anlamsız ve çirkin bir davranıştır. Gelen müminler sadece birkaç dakikalık merhumun ruhuna el Fatiha okumak ve kederli aileye başsağlığı dilemek için ziyaretlerini gerçekleştirirler. Cami ve taziye evlerinde çay, sigara, şeker ikramları doğru olmasa gerek.
Güzel ve anlamlı geleneklerimize ters düşen bu “şekerleme ikramı” olayını Hakkari eşrafı ve büyüklerimize ihbar ediyor, yeni taziyelerde görmemeyi umuyorum. Cenaze ve taziye konusuna değinmişken bir de önerim olacak;
Vefat eden kişinin cenazesi toprağa verilinceye kadar portre resminin taşınması ve taziye boyunca duvara asılması yerinde olur kanısındayım. Nitekim Türkiye’nin her yerinde “resim taşıma” geleneğin bir parçasıdır. Kaybettiğimiz tüm değerleri saygı ile yad ediyor, rahmet ile anıyoruz…