Beş yılda bir yapılan seçimlerde memleketimin ve ülkemin havası değişiveriyor. Seçimler demokrasinin bir gereği olup siyasi partilerin de bayramıdır.
Hakkari’mizde ne yazık ki hoş olmayan resimler oluşuyor. “Bu bizden değil. O bizim partiye oy vermez. Bunlar karşı tarafın adamları. Bunlar ihanetçi” gibi söylemler bizi bir birimize düşman ediyor. İnsanlar düşünce, renk, parti, takım ve tercih konusunda özgür olmalıdır. Herkes aynı saflarda, aynı düşüncede olmayabilir. Birbirimize tahammülümüz çok zayıfladı. Önce eleştiri, tavır, saldırı sonrada aynı cenaze, taziye ve düğünde yan yana geliyoruz. Sonradan pişmanlık duyacağımız hareketlerden kaçınmalıyız.
Ben iki aylık gazetecilikten ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığından istifa ederek Ak Parti Adayı İsmet Ölmez’e basın danışmanlığı yaptım. Dünyanın her yârinde hukuk danışmanlığını Avukatlar, basın danışmanlığını da gazeteciler yapar. Ölmez ailesi isterse Avrupa’dan da danışman getiremezler mi? Bu süre zarfında İsmet Ölmez ve ailesiyle yakın ilişkiler içerisinde çalıştım.
Onları tanımaktan da büyük onur duydum. İki aydan fazla bir süre ile onlarla çalıştım ve yaşadım. Tek bir kötü söz işitmedim. Baştan sona beyinlerinde ve gündemlerinde Hakkari’ye hizmet vardı. İsmet Ölmez’i üç kelimeyle özetliyoruz; “Mesleği MADEN, sözleri GÜMÜŞ, yüreği ALTIN”dır. Sandıklar sayıldı, çoğunluk DEM dedi ve ağzından şu sözler çıktı; “Halkımızın kararı başımızın üstündedir. Kazanan arkadaşları tebrik ediyorum”…
Basın meslek ve ahlak kurallarına uyarak mesleğime ara vererek iki ay İsmet Ölmez için danışman olarak görev yaptım. Bana her gün selam verenler yüz çevirmeye başladı. Sözlü saldırı arttı. Eleştiriler bitmedi. Partinin propagandası yapmadım. Kapı kapı gezerek oy istemedim. Sadece Sayın Ölmez’in günlük program akışı ve randevularını programlıyordum. Beni ihanetçi olarak suçlayan kesimin sözlü saldırıları bitmek bilmedi. Bunlar doğru tavırlar değildir. Bırakın herkes kendi işini yapsın, bırakın her kes düşünce ve tercihleriyle özgür olsun. İsmet Ölmez’in kalbinde ve beyninde kötülük olsaydı 14 bine yakın insan destek vermezdi.
Neyse, başka konulara geçelim. Ak Parti kendi kalesi olarak tanıttığı Derecik ilçesini Yeniden Refah Partisine kaptırdı. Çeyrek asırdır başkanlık yapan Rüştü Zeydan, koltuğu Çayan Çiçek’e bıraktı. Şemdinli’de Tahir SAKLI, örnek bir duruş sergileyerek ”Ben 1 dönem görev yaptım.
Sıra arkadaşlarımda” diyerek görevi Fahri Şakar’a bıraktı. Çukurca’da Nazmi Demir dönemi başladı. Durankaya Beldesi İsmail Demirci ile devam kararı verdi. Derken bir seçimi daha geride bıraktık. Seçim sonrası yaşanan tatsızlıklar da kötü bir anı olarak arşivde yerini aldı.
Bana göre İsmet Ölmez az oyla kaybettiğine üzülmesin.
DEM Partisi’de az oyla kazandığına sevinmesin…
Başkan seçilen Sıddık Akış’ın ilk demeci de anlamlıydı; “Bize oy veren ve vermeyen, bizi destekleyen ve desteklemeyen herkese çok teşekkür ediyoruz. Bu coğrafyada yaşayan herkese eşit yaklaşım ve hizmet sunacağımızdan kimselerin kuşkusu olmasın” dedi.
Madem ki seçimler bitti o zaman birbirimizi sevmeye kaldığımız yerden devam edelim. Daracık sokaklarımızda her an karşılaştığımız ve yüz yüze geldiğimizde bir gülümseme ve selamı esirgemeyelim. Biz 80 bin nüfuslu kocaman bir aileyiz. Ve birbirimize mecburuz. Kim memlekete ve halka faydalı hizmetler yürütürse elbette onu alkışlamayı da ihmal etmeyiz.