14 Şubat: Sevginin Gölgesinde Kalan Gerçekler ve Acılar
Bugün 14 Şubat… Dünyanın birçok yerinde Sevgililer Günü olarak kutlanıyor. Çiçekler, hediyeler, sevgi dolu mesajlar… Ama gerçek sevgi yalnızca bu özel günle mi sınırlı? Daha önemlisi, sevgi herkes için eşit mi? Bu yazıda biraz sevgiden, biraz da sevginin zıttı olan şiddetten bahsetmek istiyorum. Çünkü ne yazık ki, dünyada ve ülkemizde sevginin dili kadar şiddetin de dili var.
Sevginin Gücü: Barış ve Eşitlik
Sevgi, insanları birleştirir. Sınırları aşar, dilleri ortadan kaldırır, insanların en saf duygularını açığa çıkarır. Sevgi yalnızca iki insan arasındaki bir duygu değildir; aynı zamanda toplumsal barışın, dayanışmanın ve adaletin de temelidir. Gerçek sevgi, eşitliği savunur. Kadınla erkeğin, yaşlıyla gencin, zenginle yoksulun, her bireyin aynı haklara sahip olduğu bir dünyayı ister.
Sevginin olduğu yerde savaş olmaz. Oysa bugün dünyada savaşlar sürüyor, insanlar öldürülüyor, milyonlarca insan göç etmek zorunda kalıyor. O savaşların arkasında sevgi değil, güç ve çıkar hesapları var.
Kadına Şiddet: Sevgisizliğin En Acı Yüzü
Bugün Sevgililer Günü kutlanırken, birçok kadın sevgisizlikle, şiddetle, ölümle karşı karşıya. Kadın cinayetleri durmuyor. Kadınlar, eşleri, babaları, erkek kardeşleri ya da hiç tanımadıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Sebebi ne mi? Çoğu zaman "töre", "namus", "aşk", "kıskançlık" gibi bahaneler… Oysa gerçek sebep, kökleşmiş bir feodal anlayış ve kadınları ikinci plana atan zihniyet.
Sevgi, sahiplenmek değildir. Sevgi, baskı kurmak değildir. Bir kadını, sevgi adı altında kontrol etmeye çalışmak, onun hayatına yön vermek gerçek sevgiyle bağdaşmaz. Bir insanı gerçekten seviyorsan ona zarar vermezsin. Onun özgürlüğünü elinden almazsın. Onu yaşatmak için çabalarsın, öldürmek için değil!
Gericilik ve Kadın Hakları
Şiddetin ve eşitsizliğin en büyük sebeplerinden biri de gericilik. Kadınları yalnızca anne, eş ya da birinin namusu olarak gören anlayış, onların birey olarak var olmasını istemiyor. Çalışan, okuyan, düşünen, kendi kararlarını veren kadınlardan rahatsız olan bir zihniyet hâlâ var. Oysa kadın güçlü olduğunda toplum da güçlü olur.
Bazı yerlerde hâlâ "kız çocuğu okumaz", "kadın çalışmaz", "kadın sokağa çıkmaz" diyen bir anlayış var. Kadınları sadece evin içine hapseden, onları bir birey olarak görmeyen bu gerici anlayış, gerçek sevginin de önünde duran en büyük engellerden biri. Çünkü sevgi, eşitlik ister. Sevgi, özgürlük ister.
Anneliği ve Babalığı Bir Arada Yaşatan Yürekler
Sevgi, sadece romantik ilişkilerle, kadın-erkek birliktelikleriyle sınırlı değildir. Eşini kaybetmiş nice babalar, amcalar, dayılar çocuklarına hem annelik hem babalık yaparak hayatlarına devam ediyor. Onların sevgisi, fedakârlığı, gözyaşlarını içinde saklayarak çocuklarına hem anne hem baba olmaya çalışmalarında saklıdır. Sevgi, bir çocuğun başını okşamaktır, ona güven vermektir, geleceğini inşa etmektir.
Bir insanı gerçekten sevmek, onun yanında olmaktır. Sevgi, yalnızca mutlulukta değil, en zorlu günlerde bile bir insanın yükünü hafifletmektir. Eşini kaybetmiş bir babanın evladına hem annelik hem babalık yaparken hissettiği duygular, dünyanın en saf sevgilerinden biridir. O sevgi, ölene dek kalbin bir köşesinde yaşamaya devam eder. İşte gerçek sevgi budur.
Kadının Farklı Etkisi: Kavgada Kanı Durduran Yürek
Kadının etkisi, bazı durumlarda çok daha derin ve beklenmedik olabiliyor. Özellikle büyük bir kavga veya çatışma anında, kadınların gösterdiği bir tavır, olayın seyrini değiştirebiliyor. Bir kadının, olayın içine atladığında, bir nevi savaşı durdurma gücü olduğu görülüyor. O an, sadece kavganın içinde bir parça esarfını atmak bile, o karmaşayı ve kanı durdurma gücüne sahip olabiliyor. Çünkü sevginin, şiddeti ve nefreti durdurma gücü vardır.
Kadınların ve Genç Kızların Yürek Parçalayan Acıları: İntiharlar
Ve ne yazık ki, sevginin en acımasız zıttı, her geçen gün daha çok kadını ve gencecik kızlarımızı intihara sürüklüyor. Bu intiharlar sadece bir hayatın sona ermesi değil, bir toplumun yüreğinin de parçalanmasıdır. Birçok genç kızımız, içsel acıları, toplumsal baskılar ve sevgisizlikle boğulmuşken, kendilerine olan sevgiyi kaybediyorlar. Her geçen gün bu acı, daha fazla yürek parçalamaya devam ediyor. Oysa sevgi, her insanın yaşama tutunabilmesi için en temel ihtiyaçtır.
Sevgiyle Bir Dünya Mümkün
Peki, çözüm ne? Gerçekten sevgi dolu bir dünya mümkün mü? Evet, mümkün. Ama bunun için sadece 14 Şubat’ta değil, her gün sevgiyi, barışı ve eşitliği savunmalıyız. Kadınları koruyan yasaların uygulanmasını istemeliyiz. Şiddeti durdurmak için ses çıkarmalıyız. Çocukları küçük yaştan itibaren sevgiyle, saygıyla, eşitlikle büyütmeliyiz.
Sevgi bir güne sığmaz. Sevgi, sadece romantik ilişkilerde değil, hayatın her alanında var olmalı. Ailede, arkadaşlıkta, iş yerinde, sokakta, toplumun her köşesinde sevgi ve saygı olursa, işte o zaman gerçek anlamda bir 14 Şubat yaşarız.
Bugün çiçeklerin, hediyelerin ötesinde, gerçek sevgiyi düşünelim. Bir kadının yaşam hakkını elinden alan sistemlere, gerici zihniyetlere, şiddeti meşrulaştıran her türlü yaklaşıma karşı sesimizi yükseltelim. Çünkü sevgi varsa, şiddet yoktur. Sevgi varsa, kadınlar yaşar. Sevgi varsa, dünya gerçekten daha güzel bir yer olur.
Bugün ve her gün, sevgiyi büyütelim.