Nevzat Kızılban

Nevzat Kızılban

29. Kürd İsyanına Bir "Sela" mı?

29. Kürd İsyanına Bir "Sela" mı?

YANLIŞ DEĞERLERE DAYANAN PKK'NIN FESHİ DOĞRU BİR KARARDIR
KÜRD HALKININ HAK VE HUKUKTA EŞİTLİK TALEBİNİN MÜHATABI SÂDECE KÜRD HALKI OLMALIDIR

29. Kürd İsyanına Bir "Sela" mı?
Türkiye'nin yakın tarihi, Kürd meselesinin yarattığı derin yaralarla dolu. 1984-2010 yılları arasında yaşanan çatışmalarda, TSK'nın açıklamalarına göre 50.169 PKK militanı etkisiz hale getirilirken, 6.877 asker ve 5.454 sivil yaşamını yitirdi. Ancak bu rakamlar, meselenin insani boyutunu tam olarak yansıtmaktan uzak. İnsan hakları örgütlerinin raporları, binlerce köyün boşaltıldığını, faili meçhul cinayetlerin yaşandığını, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiğini ve doğanın tahrip edildiğini ortaya koyuyor.

2010 sonrasında ise çatışmalar sınır ötesine taşındı. Şehit Yalçın Harekatı, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Pençe-Kilit gibi operasyonlarla Suriye ve Irak'ta yaşanan kayıpların boyutu ise tam olarak bilinmiyor.

Yıllardır Kürd meselesi üzerine yazan, çizen ve çatışma, çözüm süreçlerini inceleyen, son gelişmeleri tarihçi bir nesnellikle izlemeye çalışanların bakış açısıyla:1 Ekim 2024'te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin TBMM'de DEM Partili yöneticilerin ellerini sıkması ve ardından Abdullah Öcalan'ı TBMM'ye davet etmesi, umut verici bir adım olarak değerlendirilebilir.

Bu süreçte, İrlanda, Güney Afrika, Filipinler ve Endonezya gibi ülkelerdeki çatışma çözüm süreçlerini inceleyip bilince çıkararak, benzer bir yol izlenebileceği umut ediliyordu. Ancak, 18 Şubat 2025'te Suriye'de DSG sorumlusu Mazlum Abdi'nin "Merkezi hükümet kurumlarının Kuzeydoğu Suriye'ye geri dönmesini destekliyoruz" açıklaması ve ardından bu tutuma yapılan eleştirel paylaşımlar, toplumda hayal kırıklığını yansıtıyordu.

Kürdlerin tarihsel dönemeçlerde radikal adımlar atmakta tereddüt ettiğini ve bu sefer de benzer bir durumun yaşanmakta olduğu görülüyordu. 24 Şubat 2025'te Suriye'deki Dürzilerin özerklik ilanına ilişkin bir haber üzerine yapılan paylaşımlardan biri de "Bir avuç Dürzi'deki cesaret, 40-70 milyonluk birilerinde yok" şeklindeki ifadelere, feodal anlamlar yüklenerek eleştirildi.

Oysa kastedilen cesaret, insanlığın ortak evrensel temel değerleri olan ulusların ama sütü gibi hakı olan haklı meşru "Kendi Kaderini Tayin Hakkı" ile ilgiliydi. Son olarak DEM Parti heyetinin İmralı'dan getirdikleri mektubu okurken, toplum olarak bu kanaatimizi değiştirecek bir şey umuyorduk.

Ancak, PKK'nın siyasi ideolojik sekter yapısını bilmeyen mazlum Kürdler bu kadar ağır ve net bir teslimiyeti de hiç kimse beklemiyordu. PKK'nın Kayıtlı üretilmiş örgüt gerçeğini bilmeyen Kürdler PKK'nın çıkışından günümüze Kürd halkı adına bu kadar üzüldüğü bir gün olmamıştır.

Mektupta, "Kendi Kaderini Tayin Hakkı" kapsamında, bırakın bağımsızlık, federasyon veya özerklik gibi ulusal bir statü talebini, "paradigma" açısından dahi tarihi bir geri adım atılmıştır. Özellikle, "kültüralist çözümler tarihsel toplumun sosyolojisine cevap olmamaktadır, aşırı milliyetçiliktir" gibi ifadeler, anadilde eğitim hakkını bile tartışmalı hale getirmektedir.

Elbette, DEM Partililerin "Barışı İnşa Etmek" adını verdikleri bu sürecin olumluya evrilmesini tüm kalbimizle diliyoruz. Ancak, bu açıklama, toplumun paranoyak kesimlerini daha da paranoyaklaştırabilir. Bizler gibi düşünenler ise 20 yılı aşkındır, bu hareketin yanlış değerlere dayandığını, yanlış hesap ve hedefleri olduğunu, yanlış yol ve yöntemler kullandığını, bunun kasıtlı üretilmiş bir örgüt olasılığı yüksek olduğunu, amacın Kürdleri boş işler peşinde tüketmek olduğunu yazıp çiziyorduk.

Görüldüğü gibi süreç Kürd meselesinin karmaşık ve hassas doğasını yansıtmaktadır. Çatışmaların sona ermesi ve kalıcı bir barışın tesisi için diyalog ve uzlaşma şarttı onun gerçekleşiyor olması olumludur. Ancak, bu süreçte tüm tarafların hak ve taleplerine saygı gösterilmesi ve adil bir çözüm bulunması gerektiğini herkesin buna dikkat etmesi önemlidir.

Çünkü görünen gerçek çok açıktır, öcalan'ın çağrısı PKK'nın feshine yöneliktir, doğru bir çağrıdır, destekliyorum. Net olan şudur, öcalan'ın çağrısı Kürd halkının hak ve hukukta eşitliğini kapsamıyor, ilgisi de alakası da yoktur. Bu da çok net gösteriyor ki Kürd halkının hak ve hukukta eşitliği müzakere edilmeli ve muhatabı da PKK ve türevi örgütler değil, tüm farklılıklar ile Kürd halkı olmalıdır.

Bu yazı toplam 252 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Nevzat Kızılban Arşivi

KARMAKARIŞIK ZİHİNLER

02 Mart 2025 Pazar 14:34

ÖCALAN'DAN ÇAĞIN İTİRAFI

28 Şubat 2025 Cuma 08:48

DOĞANIN KUTSAL DENGESÍ

27 Şubat 2025 Perşembe 09:14

DOĞADAN İNSANLIĞA ON NASİHAT

26 Şubat 2025 Çarşamba 16:12

KORPORATİST OTORİTERLİK

22 Şubat 2025 Cumartesi 10:18