Bu aralar insanların genel anlamda sıkıntıları var. Geleceği hakkında kaygıları, ekonomik, bireysel, ailevi kaygıları vb. Yalnız bunların çok dışında sayısı hafife alınamayacak birçok gencimizdeki kaygı: Beğenilme kaygısı. Bu kaygıyla gelen bir sürü yanlış… Teknik olarak sosyal medyada kendini var etme çabası başlıyor.
Sosyal medya “ Ben kimim? ” sorusuna bağlı sistemini ilerletmek yerine “Ben kim olmalıyım? ” algısını bireyde yerleştirmeyi hedeflemektedir.
Bu algının yerleşmesi durumunda birey kendi olma eğilimini ortadan kaldırmaktadır. Birey, başkalarının davranışlarını, düşüncelerini, görüşünü dışarıdan izleyip kendisiyle kıyaslayarak sosyal karşılaştırma yapmakta ve kendisiyle ilgili bilgi edinmek için dışarıya bakmaktadır.
Çünkü toplum içinde olduğumuzda normal şartlar altında bireyin davranış şekli, grup içinde yer alan diğerlerinin tavrını almasıyla belirlenir. Sosyal medya; kimliği kendi boyutunda gerçekleştirerek, benliğe ilişkin davranış örüntülerini ortaya koymaktadır. Bu yüzden benlik, kendi algısını kimlik üzerinde göstermeye çalışabilmektedir.
Fakat sosyal medya bireyin bireyler arası olan ilişkisini kitlesel yapının parçası olması için kendi rolü üzerinden kolaylaştırarak kimliğini sunmaktadır. "Ben kimim?" sorusunun bireyde oluşturduğu gerçeklik, ben giyimimle buradayım fark edin beni.
Kişisel benliğinden uzak var olma çabası içerisine girmeye çalışan gençliğimiz kendini var etmeyi bırak, kendinden de vazgeçiyor ve bu sefer de bireysel yalnızlığına boğuluyor .Dönüp bir çevrenize bakın sanki aynı fabrikada seri üretim yapılmış bir giyinme tarzı. Herkes aynı giyiniyor aynı yerlere gitme hevesi, taklitlerin birbirini izlediği bir sürü eylem… Bundan önceki yazımda söylediğim gibi:
Sosyal medyada yaratılmaya çalışılan ideal benlik algısını çok tehlikeli buluyorum. Sevgili insanlar, kimse sosyal medya üzerinden paylaştığı fotoğraflardaki ve videolardaki gibi mutlu, harika, ultra lüks ve enfes bir hayat sürmüyor.
Zamanı sürekli güzelleşmek için harcamak, kozmetik bulutları içinde uçmak, pahalı kıyafetler ve lüks mekanlar ile sentezlenmek, spor salonlarında gereğinden fazla şişmek, kaslar ile düşünür hale gelmek… Bunlar ideal genç kadın ve erkek modeli olarak sunuluyor.
Hayatını bir Yaşar Kemal, bir Sabahattin Ali, bir Sartre okumadan ve bilgiyi aramadan sürdürüp giden; görünür dünyanın popüler alandaki sahte adanmışlıkları ile varlığını pekiştiren bir nesil olmamak adına zihinsel potansiyelinizi lütfen es geçmeyiniz.
Sonsuz sevgi ve bilgi, popüler ve görünür olmaktan çok daha mühim. İhsan Oktay Anar'ın "Puslu Kıtalar Atlası" adlı romanında söylediği gibi: "Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu dünyanın şahidi olmaktı. "Bilginin izini sürmeyi ve dünyanın şahidi olmayı elden bırakmayınız.