Memleketimizi her yerde över ve severiz. Ama bazen de kendimizi anlamakta zorluk çekeriz. Bir taraftan artan işsizlik, kepenk kapatan esnaf, iflas eden şirketler, intihar eden gençlik. Diğer taraftan her gün yaşanan düğün merasimleri.
Çarşı merkezinde kuyumcuların önünden geçerken içeri bakı verin. Her saat tıka basa… Bir taraftan yokluktan ve yoksulluktan dert yanıyoruz diğer taraftan trilyonluk altın alarak düğün merasimleri gerçekleştiriyoruz.
Gelenek ve göreneklerimizi elbette yaşatmalıyız. Her hafta mutlaka en az 20 düğün töreni yapılıyor. Herkes birbirini yakından tanıyor. Yani düğün merasimine iştirak etmek ve maddi destek sunmak mecburiyeti var. Bir gurup Hakkari yerlisi bu konuda benimle şöyle dertleştiler; “Çoğumuz emekliyiz. Aldığımız maaş düğünlere yetmiyor. Çoğu kez nakit olmuyor eş ve dosttan borç etmek zorunda kalıyoruz. Düğünlere pos makinası getirilsin ve kredi kartıyla damada hediye fırsatı verilsin. Hiç değilse karttan taksit de yapabiliyoruz.”
Aslında fena fikir değil. Düğün girişinde iban veya kredi kartıyla ödeme kolaylığı sağlanabilinir. Düğünlerle ilgili bir başka sorun müzik gürültüsüdür. Ezan okunduğunda ara veriliyor. Geçenlerde bir düğünde vatandaşın biri, “Keşke ezan da 2 saat sürse, kulağımız biraz dinlenmiş olur” dedi.
Düğünlerde eş, dost, akraba ve yakınlar davet edilir. Fakat bazıları sokakta gördüğü herkese adını yazarak zarfı uzatıyor. Düğün özel bir gündür ve bu özel günde samimi dostluklar davet edilmelidir. Çoğu düğün işini bir ticari sektör haline getirmişlerdir. Biriken borçları kapatma hesabı içine girilmektedir.
Hakkari demek “Düğün şehri” demek oldu. Sosyal medyada paylaşılan aşırı halay görüntüleri de bıktırma noktasına geldi. Kısacası ilimizde halkımız DÜĞÜN konusunda bir hayli dertli…