Sevgi yoksunu insanların hata yapma şansları yüksek olur. Para, pul ve maddiyatın erişemeyeceği tek güç sevgidir. Sevgi yaşatır, mutlu eder, güçlü kılar…
O gençliğimizin simgesiydi. Kadın sokağa çıkamaz, kadın şarkı söyleyemez, kadın açık giyinemez denilen bir dönemin cehaletine başkaldıran kadının adıdır Gül Taş. Kapatılan ve bastırılan kadının umududur Gül Taş…
Herkesin bilinmeyen gizli bir yaşam öyküsü vardır. Babası, annesi, ağabeyini kaybetti. Onu zamansız yalnız bırakarak, omuzuna ve yüreğine ağır yük bırakarak gittiler. Kendisinden vaz geçmeyi seçti. Doğuştan zihinsel engelli Aydın Taş isimli kardeşi vardı. Bu kardeşine hem abla, hem anne, hem baba hem de sırdaş oldu. Altın kalbinde depoladığı sevgisini üç öğün değil, her gün, her saat kardeşine verdi. O kardeşinin yaşam biçimi, nefesi, bu dünyadaki meleği ve şansıydı. Onları hiçbir zaman ayrı göremezsiniz, sürekli birlikteler.
Aydın Taş, zihinsel engelli olsa da, aslında son derece efendi, boylu poslu, müzik dinlemeyi seven, turlamaktan keyif alan, ablasına aşık bir delikanlı. Taş ailesiyle bir yemekte buluştuk. Özel bir davete katılım heyecanıyla takım elbisesini giymiş, saçlarını taramış, tüm efendiliğiyle bizi karşıladı. Koca bir bebek misali ablası Gül, onu elleriyle yediriyor. Dudağını taşıran yemek kırıntılarını peçete ile silerken yerine öpücük kondurmayı da ihmal etmiyor.
Günümüz şartlarında kardeş kardeşe, baba oğula, ana kıza düşmanken, ilgi ve sevgisizlik ile aileler dağılırken, şiddet ve cinayetler artarken, engelli kardeşlerimiz toplumda hak ettikleri ilgi ve sevgiyi görmezken, yetiştirme ve kimsesiz yurtlarda insanlar yaşam mücadelesi verirken Gül Taş’ın “Sevgi ile insan yaşatılır” modeli herkesin algılaması gereken ince bir mesajdır.
Diyeceksiniz ki, herkes kardeşini sever. Doğrudur, herkes sever ama bu sevgi başka sevgi. Üstünü örter gibi, sarılır gibi, ağrı kesici gibi, yaşatır gibi, ilaç gibi, her mevsim bahar gibi, yeşeren umutlar gibi…
Bir ara abla Gül, ellerini yıkamak için lavaboya gitti. Bu gidiş ve geliş sadece iki dakika sürdü. Aydın için ise iki asır. İri gözleri etrafı aradı. Çaresiz bakışında hüzün oluştu. Kendisini bu dünyada çaresiz ve kimsesiz his etti. Boğazından dudağına kalın bir ses ritmiyle sadece bağırdı.
Ağzında ve gözlerinde hazır bekleyen hasret damlalar akmaya başladı. Az sonra ablası karşıdan gözükünce yüzünü işgal eden hüzün sevince döndü. Gözleri daha da büyüdü, var gücüyle ablasına sarıldı. Çünkü o ablada anne, baba, dost, kardeş ve cennet kokusunu alıyordu.
Ben o gece Gül Taş ve ailesinde kirlenmemiş, dünyayı değiştirmeye yetecek kadar büyük ve sahici bir SEVGİ gördüm. Çıkarsız ve gerçek bir sevginin insanı ölümden uzak tuttuğuna şahitlik ettim. Eğer hepimiz böylesine sevmeyi başarırsak dünyada katliamlar, şiddet, ayrılıklar, ihanetler yok olur.
Gül Taş, sadece iyi bir abla ve dost değil, memleketine de aşık bir kadındır. Proje ve donanımıyla yapmak istediği çok şey var. Ama ne yazık ki feodal yapı ve gerici bazı zihniyet onun ilerlemesine ve var olmasına izin vermiyor.
Sevgi fabrikası ve kanatsız melek olarak gördüğümüz ve tanıdığımız Gül Taş’ı Allah, kardeşi Aydın için hep sağlıkla var etsin. Çünkü o iki can taşıyor. Herkes 1 ölür ama o iki ölür. Gerçek bir sevgi asla “ENGEL” tanımaz…