Bazıları “nerde o eski bayramlar” diye söylenirken biz onu bile diyemiyoruz… Yılda iki bayram var bilirdik; Biri “Şeker” Diğeri “Kurban” Üçüncü bir bayram daha var o da sadece bize has; “Kara bayram”…
Dayanışma, kaynaşma, barış ve sevgiyi andıran bayramlara maalesef hep yaslı giriyoruz. Aldığımız şekerler, açtığımız baklavalar sadece mutfağımızı tatmin edebiliyor. Bayramları en çok bekleyen çocuklarımız bile aldığımız elbiseleri giymiyor, evden dışarı çıkmıyorlar.
Ne zaman bayram yaklaşsa şehir içinde telaşlı bir alışveriş, kırsal kesimde ise operasyonlar hız kazanır. Bayram günü kucaklaşmamız gerekirken, tatlı yiyip tatlı konuşmamız gerekirken yaşamını yitiren insanlarımızı toprağa vererek acıyı tadıyor, acı konuşuyoruz.
Aslında sınır ötesinde silahlar hep devrede hiç susmaz fakat nedense bayram yaklaştığında bunun dozu farklı artar ve her bayram günü hastane morgunda cenazelerle bayrama merhaba deriz.
Çatışmaların bitmesi, barışın sağlanması gibi önemli konularda çok şey söyleniyor yazılıyor. Ülkeye huzurun gelmesi, kimselerin öldürülmemesi tüm insanlığın arzusudur. Ben bu kez farklı bir çağrıda bulunmak istiyorum;
Lütfen bu kez bayramı bayram havasında geçirelim. Çocuklarımız elele tutuşarak büyüklerin ellerini öpebilsinler, gülerek kapı çalıp ceplerini şekerle, yüreklerini sevgiyle doldursunlar. Dargınlar barışsın, dostluklar pekiştirilsin, tatlıya acı sürülmesin…
Devlete, Hükümete ve PKK’ya çağrımızı yeniliyoruz; Bayramımızı zehir etmeyin. Çatışmaya en azında bir bayram molası verin. Bizi kara bayrama mahkum etmeyin, eve hapis etmeyin…Bayrama değinmişken bir çağrım da vatandaşlarımıza olacak; her bayram farkında olmadan bir katliam işleniyor. Gebe kurbanlıklar kesiliyor. İlimizde aldığımız bilgilere göre her on kurbanlıktan yedisi gebe çıkıyor. Sevap işleyelim derken günaha girmeyelim ve kurbanlık alırken gebe olmamasına dikkat edelim. Şimdiden herkesin bayramı kutlu olsun diyorum ve “kara bayram” olmamasını temenni ediyorum.