Devletin Gözünün dediği yer, yalnız kalmaktan kurtulur
Kaynak:Av. Azad Keskin
Zira Hakkâri, yalnızca bir sınır hattı değil; geçmişten bugüne taşınan bir sorumluluğun yeniden hatırlandığı yerdir.
İki devlete sınır, iki ülkeye kapı olan bu şehir, tarihin yükünü taşıyan; ama kalkınmanın, hizmetin ve hakkaniyetin uzağında bırakılmış bir coğrafyadır. Türkiye’nin en genç nüfus oranlarından birine sahip olan Hakkâri’de, gençlik artık umuda değil, göçe büyümektedir.
İşsizlik oranı en yüksek seviyelerde seyretmekte, istihdam alanları yok denecek kadar sınırlıdır.
Yüksek dağlar yalnızca düşmanı değil, geçmişte yatırımı da uzak tutmuştur.
Nizamülmülk “yönetenin gölgesi, sınırdaki ağacın köküne dek ulaşmalıdır” der.
Hakkâri, sadece bir şehir değil; jeopolitik, ekonomik ve sosyolojik bir kavşaktır.
- İran ve Irak’a sınırdır. Bu konum, Hakkâri’yi yalnızca güvenlik değil; bölgesel ticaret, enerji, ulaşım ve diplomasi açısından da kilit şehir haline getirir.
-Türkiye’nin en genç nüfuslarından birine sahiptir. Bu gençlik; fırsat verildiğinde yalnızca kendini değil, tüm bölgeyi dönüştürecek kudrete sahiptir. Ancak yıllardır bu kudret ne yeterince görülmüş, ne de gerektiği gibi yönlendirilmiştir. Umutla doğan nice yol, göçle suskunlaşmıştır.
-Doğası, yaylaları, nehirleri ve dağlarıyla Hakkâri, ekoturizmin, dağ sporlarının ve doğa tabanlı kalkınmanın sessiz cennetidir.
Fakat bu potansiyelin üstü örtülüdür.
Yetersiz ulaşım altyapısı, yatırımı caydıran engeller ve ilgisizlik, Hakkâri’yi bir sınırdan çok bir suskunluğa hapsetmiştir.
Kimler Elini Taşın Altına Koymalı?
1. Merkezi Hükümet:
• Gerçek teşvik politikaları uygulanmalı.
• İstihdam garantili sektörler kamu yatırımıyla canlandırılmalı.
• Yatırımcıyı koruyan hukuki ve ekonomik güven ortamı sağlanmalıdır.
• Eğitim, sağlık ve altyapı yatırımları, sadece eşitlik için değil; devletin birliğini temin için hayata geçirilmelidir.
2. Bakanlıklar:
Her bakanlık Hakkâri’ye kendi vizyonuyla dokunmalıdır:
- Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı:
Hakkâri’de Yazılım Vadisi kurularak dijital istihdam desteklenmeli, uzaktan çalışmaya uygun merkezler açılmalıdır.
- Tarım ve Orman Bakanlığı:
Yaylalar akıllı tarım teknolojileriyle yeniden üretime açılmalı, dijital kooperatif modelleri desteklenmelidir.
- Turizm Bakanlığı:
Cilo Dağları, Zap Vadisi ve Berçelan Yaylası, ekoturizm ve dağ sporlarıyla markalaştırılmalı, konaklama ve altyapı yatırımları yapılmalıdır.
- Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı:
“Suvara Kutra” geçidi, modern tünel ve viyadük sistemleriyle yeniden düzenlenmeli.
Van-Hakkâri ve Şırnak-Hakkâri alternatif yolları bir an evvel hayata geçirilmelidir.
3. Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum:
Belediyeler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve kanaat önderleri, bu şehri yalnızca yönetmemeli; tasarlamalı, hayal etmeli, üretmelidir.
Çünkü her büyük kalkınma, bir yerel fikrin ete kemiğe bürünmesiyle başlar.
Yerel yönetimler sadece yol ve temizlik hizmeti veren değil,
• Ekonomik dönüşüm planı hazırlayan,
• Gençliğe meslek kazandıran,
• Küçük ama sürdürülebilir modeller yaratan yapılar olmalıdır.
Bu şehirde neden bir yerel yazılım merkezi kurulmasın?
Neden Zap Nehri kıyısında sosyal girişim ofisleri,
Berçelan Yaylası’nda doğa sporları akademileri,
Her ilçede kadın girişimci üretim atölyeleri olmasın?
Sivil toplum örgütleri yalnız izleyen değil, kalkınmanın taşıyıcı kolonları gibi davranmalıdır.
Sivil toplum kuruluşları yalnızca rapor yazan değil, çözüm üreten, proje geliştiren yapılar haline gelmelidir.
Yerel yönetim ve STK’lar şu alanlara odaklanmalıdır:
• Yazılım ve bilişim atölyeleri,
• Akıllı tarım ve hayvancılık merkezleri,
• Kadın üretici pazarları ve e-ticaret destekli atölyeler,
• Ekoturizm rehberliği ve dağcılık programları,
• Genç girişimcilik fonları.
4. Hakkâri’nin Diasporası:
Her göç, bir şehirden bir insanı eksiltmek değil; bir insanla bir şehri eksiltmektir.
Hakkâri’den çıkan on binlerce genç, bugün İstanbul’dan Van’a, Ankara’dan Avrupa’ya uzanan geniş bir coğrafyada yaşıyor. Her biri, memleketin başka bir yerine dağılmış, bilgi, birikim ve sermaye sahibi olmuş durumda.
Ama asıl soru şudur:
Bu dağılmışlık, neden Hakkari’ye yatırım yapan bir güce dönüşemedi?
Hakkâri diasporası sadece geçmişin özlemiyle yaşayan değil; geleceğin inşasına katkı sunabilecek potansiyele sahiptir.
Unutmamak gerekir ki:
• İstanbul’da kurulan bir vakıf, Hakkâri’deki bir liseye laboratuvar kurabilir.
• İzmir’deki bir Hakkârili iş insanı, memleketinde bir girişimciye can suyu olacak yatırımı başlatabilir.
• Avrupa’daki bir akademisyen, şehre uluslararası fonlarla araştırma ve eğitim programı getirebilir.
Aidiyet, yalnızca doğulan yerle değil; dönülmesi gereken yerle kurulur.
Bugün dönülmeyen her yüz, terk edilmiş bir potansiyel demektir.
Diasporanın kendini “yardım eden değil, yön veren” olarak konumlandırması gerekir.
Hakkâri’nin dışarıdaki evlatları, artık “memlekete yardım” fikrinden çıkıp, “memleketle kader ortaklığı yapma” fikrine geçmelidir.
Çünkü memleket sadece anılarla yaşanmaz. Ancak birlikte inşa edilirse ayakta kalır.
Bugün devlet buradaysa, halk da burada olmalıdır. Ama halk sadece köyde kalan değil; gidenin de dönebildiği, dönmese bile katkı sunduğu bir bilinçtir.
Son Söz:
Bugün Hakkâri için atılacak her adım, yalnızca bir il değil; bir milletin temelini sağlamlaştırmaktır.
Devlet, yalnızca güvenlik götürdüğünde değil, umut götürdüğünde büyür.
Hakkâri ayağa kalkarsa; sadece bir şehir değil, Türkiye’nin unutulmuş vicdanı da doğrulur.
Yarın gelen bakanlar bu sesi duyarsa,
yalnız protokol değil; tarih yazılır.
Ama gözler görmez, eller uzanmazsa,
bu sessizlik yalnız Hakkâri’nin değil, hepimizin olur.