Medya okuryazarlığı, Coğrafya okuryazarlığı, Görsel okuryazarlık gibi okuryazarlıklar sadece verilen metnin okunması ya da yazılabilmesi anlamına gelmemektedir. Sadece okunması ya da yazılabilmesi anlamına gelirse işler daha sarpa saracaktır.
Bu tür okuryazarlıklardan anlaşılması gereken verilen metnin okunabilmesi, yazılabilmesi ve özellikle anlamının öğrenilmesidir. Konunun daha iyi anlaşılması için Coğrafya okuryazarlığını ele alalım. Üst metinde söz ettiğim gibi amaç okumak ve yazabilmek olmamalıdır. Sadece okuyabilmenin ve yazabilmenin yararları sınırlı kalacaktır. Coğrafyanın bireyler tarafından anlaşılması hayati önem arz etmektedir.
Size kuraklık ile ilgili bir metnin verildiğini düşününüz. Bu metini okumanız ya da yazabilmeniz kuraklığa bir önlem olarak öne çıkmamaktadır, metini anlamanız ve kuraklık ile nasıl mücadele edeceğinizi öğrenmeniz ve ona göre davranmanız asıl önlemli olacaktır.
Çünkü şehrimiz başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde bu afet söz konusudur. Kuraklık ile mücadele etmek ve doğal kaynakları yerinde kullanmak herkesin sorumluluğundadır. Bunun için tüm bireyler elini taşın altına koyabilmelidir. Bu bir gereklilik değil zorunluluktur.
Çünkü kardeşim(Hakkâri Üniversitesi Öğretim Görevlisi) Davut Açar’ın dediği gibi domates, buğday, elma, patates vs. marketlerde yetişmiyor toprakta yetişiyor.
Toprağında suya, bakıma ihtiyacı var. Bir yılı ekonomik anlamında daha rahat geçirmek(ısınma giderleri konusunda) adına şehrimizde ve dünyada yaşanan kuraklığı şans olarak görmemeliyiz. Birkaç yıl bu şekilde sürmesi halinde çok kötü bir geleceğin bizleri beklediğini bilmek gerekmektedir.
Kuraklığa karşı:
- Dikkatli olmalıyız.
- Doğal kaynakları dikkatli kullanmalıyız.
- Her şeyin tükenebileceği bilinci ile yaşamalıyız.
- Genç nesillere iyi bir yaşam bırakma sorumluluğuna sahip olmalıyız.
- Bir şeyler ne kadar gerekli ise o kadar kullanmalıyız.
- Birileri bir şey yapmıyor diye bizler de sorumluluktan kaçmamalıyız, olaya ilk önce kendimizden başlamalıyız.
- Önlem olarak ilk önce çevremizi korumalı ve evimizden işe başlamalıyız.
Türkiye'deki kuraklık olaylarının en şiddetli ve geniş yayılış alanları, 1971-1974 dönemi ile 1983, 1984, 1989, 1990, 1996 ve 2001 yıllarında oluşmuştur. Türkiye’nin en kurak bölgesi, "İç Anadolu Bölgesi" dir. Türkiye’de sadece "yağış" miktarıyla "kuraklık" belirlenmez.
Aylık ve yıllık yağış başta olmak üzere her durum ölçülür ve hesaplanır. Yıllar dikkate alındığında Türkiye’de uzun zamanlı kuraklık olayları yaşanmıştır.2022 yılı sonu ve 2023 yılı başlangıcı da ele alındığında kuraklık olayı Türkiye’de afet durumuna dönüşmüştür.
Daha önceden İç Anadolu Bölgesi için kuraklıktan söz edilirken şimdilerde ne yazık ki tüm Türkiye için bu afet söz konusudur. Şehirlerin ve bununla birlikte Türkiye nüfusunun artığı göz önüne alınırsa herkesin bu durum karşısında dikkatli olması elzemdir.
Kişi kendisi için acımasız olsa da çocuğu ve diğer canlılar için bunu yapmalı ve kuraklık ile nasıl mücadele edeceğini öğrenmelidir. Aksi halde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Susuz bir dünya düşündüğünüzde olayın vahameti ortaya çıkmaktadır. Kimse susuz bir yerde yaşamak istemez.