Sevgili okuyucular bu haftaki konuğumuz genç yaşta ani bir şekilde aramızdan ayrılan İsa Bozkır. 1967 yılında Hakkari’de doğan Endüstiri Meslek Lisesinde mezun olan, ardından Karayollarında göreve başlayan İsa, birgün mesaiden sonra serinlenmek için gittiği zap suyunda boğularak aramızdan ayrılır.
Ölümü Hakkari’yi büyük üzüntüye sokar.İsa gerek kişiliği, efendiliği, karekteri itibarı ile harika bir insan ve Hakkari sporuna gönül vermiş usta bir futbolcuydu. Zapspor,Gençlerbirliği ve okul takımında başarılı olan İsa, malesef genç yaşında ani bir şekilde aramızdan ayrılır.Bizlerde İsa Bozkır’ı arkadaşlarına, dostlarına ve akrabalarına sorduk.
1984-İsa Bozkır
Hakan Taş-(Hakkari Haber TV Genel Yayın Yönetmeni)
Çocukluğumuz ve gençliğimiz birlikte geçti. 11 yıllık ilk-orta ve lise dönemini birlikte yaşadık. Gün boyu hem okulda birlikteydik hem de okul dışı sabahlardık. Hafta sonları Merzan, pirudan, otluca ve kıranda tepelerde gezinirdik. Adımız muhteşem ikiliye çıkmıştı. Hiç kimse İsa'yı bensiz, beni de İsa'sız göremezdi. İkimizi bağlayan çok ortak yönümüz vardı.Duygusallık, titizlik, merhamet, saygı, fedakârlık.Tek zıtlığımız spordu. O futbol oynamayı çok severdi bende seyretmeyi.
Mezun olduk, ben yerel bir gazetede Yazı İşleri Müdürü olarak başladım, o ise Karayollarında teknik eleman. O gün akşam yeniden buluşacaktık ama kalabalık bir gurupla. Hikmet KAYA, Nedim SEVEN, Kemal ÇİFTÇİ, Orhan TUNÇ gibi dönem arkadaşlarımızla tavla maçı yapacaktık. "İş gereği ben dereye iniyorum, saat beşte buluşuruz" diye not bırakmış. Çünkü o dönem cep telefonu ve sosyal paylaşım siteleri yoktu. Her on evden ikisinde de ancak telefon vardı. Onunla birlikte beyaz renkte siyah çizgili iki tişört almıştık ve bizi konuşanlar daha çok kıskansınlar diye ikiz giyinecektik. Ben saat 14.00 da evden çıktım cumhuriyet caddesinde bir kahvehanede çay içerek beklemeye başladım. Birden sanki Hakkâri’nin havası değişti. Her yer bana kara, simsiyah gözüktü. İçimi burkan bir sıkıntı başladı. Herkes birbirinin kulağına birşeyler fısıldayıp duruyor. Telaş, koşturmaca ve bir acayiplik başladı. Hızlı koşup yanımdan geçen bir amcanın kolundan tuttum. Amca neler oluyor, neden herkes garip diye sordum. "Bir gencimiz zap suyuna düşmüş diyorlar"...
O an hayat damarım koptu. Kim, nerde, ne zaman diye bağırdım. Kayacan Caddesi, Dinç'ler apartmanında binlerce kişi birikmiş, ağıtlar göklere yükseliyordu. Bana sarılıp ağlıyor herkes. "Malamın xerabu" evim yıkıldı deyip bayılmışım. Acı haberi duyan herkes zap suyuna, dereye koştu. Gözümü açtığımda hastanede, acil serviste müsaade altındaydım. Başucumda kardeşim vardı. "Abi sakin ol, İsa suya düşmüş kaybolmuş ama ölmemiş, arıyorlar ve bulacaklar" dedi. Serumu kolumdan çıkartıp hastaneden kaçtım. O zamanlar zap suyu vahşi bir hayvan gibi gürlüyordu. Bulanık ve acımasız akıyordu. İnsan bakarken ve yanından geçerken bile ürperiyordu. Bu zap suyuna kocaman sümbül dağı bile düşse derinliğinde yok olup giderdi. Ağıtlar eşliğinde zap suyu kenarında herkes İsa'yı arıyordu. Yüzme bilmediğim halde yumruğumu sıkarak zap'a kafa tuttum ve küfür ederek arkadaşımı geri vermesini istedim. Bana engel olunmasaydı o gün bende boğulup gidiyordum.
1984-Hakkâri Şehir Stadı-İsa Bozkır
İsa, şantiyeden çıkarken yıkanmak istemiş. Çok iyi bir yüzücü olduğu içinde korkmadan zap suyuna dalmış. Hain zapsuyu ona tuzak kurmuş ve acımadan yutmuş. Sert dalgalar onu sürükleye sürükleye kilometrelerce uzaklara fırlatmış. Kayalara başını defalarca çarpmasına rağmen, boğulmuş sürüklenmiş olmasına rağmen, üç gün cansız bedeni suda kalmasına rağmen yüzünde nur saçıyordu. Halen yakışıklı ve topluydu. Uzaktan gördüm onu beni yakınlaştırmadılar. Çünkü biliyorlar ki sarılsaydım bırakmazdım, toprağa vermezdim… Babası sıkıntıdan hastalığın pençesine düştü ve genç yaşta öldü. Annesi o gün zaten ölmüştü, halen hasta. Yeni evliydi, deli gibi aşk yaşayarak evlenmişti. Bütün kaçamaklarının suç ortağıydım. O zamanlar sevdiği kızla bir cafede veya pastanede buluşma şansı yoktu. Evin arka penceresinde, bahçede veya hükümet konağı arkasında buluşurduk. İsa buluşurken sevdiği kızla ben nöbet tutardım. Biri geldiğinde ıslık çalardım onlar uzaklaşırlardı. Birlikte aldığımız beyaz tişörtü o almış diye ben giyerken o beyaz kefen giyerek bizi bırakıp gitti.
1983-Hakkâri Şehir Stadı-Gençlerbirliği-Serhat, Aysal, Mahmut, İsa, Bülent, Abdurrahman, İbrahim, Nejdet, Hamdi, Mikail, Fazıl, Ahmet, Veysi, Faruk.
İsa’ya dair bir kitaplık çok şey söyleyebilirim. 1984 yılında hatıra defterime bakınız ne yazmıştı; “Belki bir gün gelir ihtiyarlık bizde de baş gösterir. Belki bir gün gelir birbirimizi görme imkânı bulamayacağız. Ve işte o zaman senin elinde baston, bir elinde teşbih, gözlerinde gözlük ve 80-90 yaşlarında sobanın arkasında bir işkembeye oturmuş ve bu hatıra defterini okuyorsun. İşte bu yaprakları okudukça o mazideki İsa’yı yine hatırlayacak o yazıma baktıkça yine aynı 18 yaşında, yine aynı okulda olduğumuzu düşüneceksin. İnsanoğlunun en güzel çağı gençlik yıllarıdır. Bu dönem içerisinde insanlar çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. Bence hayat gerek mutluluklarla olsun gerekse acılarla olsun yaşamak yine de en güzel şeydir. İkinci bir kez yine dünyaya gelsem yine arkadaş olarak seni seçerim.”…
1984-Kendi kalemiyle yazdığı Şiir
Birgün olsun mutluluğa ermeden
Göçersem şu Hakkâri’den
Son bir defa görmeden
Dua etme baş ucumda dur yeter
Çiçek atma mezarıma gel yeter
Gel yeter buda bana yeter
Sevgili İsa, hatıra defterime her gün okuyarak içime kan akıtan bu duygularına şu şiirini eklemiş. “Bakma sönen ufuklara sönen benim hayatımdır. Bakma sönen ışıklara sönen benim hayatımdır. Bakma solan güneşe, solan benim hayatımdır. Bakma söken karanlığa, söken benim hayatımdır. Bakma coşan denizlere, coşan benim hayatımdır”… Yazdığı gibi oldu sönen, solan, batan, giden onun hayatı oldu. Hayatımda gördüğüm en titiz, en şık, en yakışıklı kişilikti. Herkes onu çok severdi. Aradan 28 yıl geçti ve İsa benim için bir yaradır ve bende bu yara ile öleceğim. Çünkü ona özlemim ve sevgim hiç azalmadı. Onu benden alan Zap suyunada nefretim ve kinim hiç bitmeyecek…
1984-Hakkâri Şehir Stadı-Şehmuz, Faruk, Orhan, Metin, Muzaffer, Mahmut, Lokman, İsa, Remzi, Zeki, Hamdi, Veysi, Rahmi, Abdurahman, Kadir, Metin, Murat.
İsa ile İlk orta ve liseyi beraber okuduk. Okul hayatında her şeyimizi beraber olarak paylaşırdık. Âdeta her dakikamız beraber geçerdi. Karayollarına beraber işe alındık. Aynı okul hayatında olduğu gibi işe beraber gider beraber gelirdik.1989 Yılında Şantiye vardiya iznine gitmiştik. İzin dönüşünde o başka şantiyeye gitti ben başka bir şantiyeye sadece yemek aralarında yâda paydos zamanında beraber olurduk. Bir gün kahvaltı yaptıktan sonra ayrıldık aradan birkaç saat sonra o kara haber geldi. Dediler ki İsa zap suyunda yüzerken kaybolmuş o an kendimi kaybettim sanki bütün dünyam yıkılmış yetim öksüz kalmıştım. Ona gitmek istedim onu kurtarmak ona sarılmak istedim ama kendimi kaybetmiştim. Saatler sonra kendime gelebildim. O bana hep derdi Şaban gel zap suyunda yüzelim derdi ben ise hep karşı çıkardım. Nerde bileyim zalim zap suyu canımı cananımı benden alacak. Onu unutmak mümkün değil, onun hatırası hep bende kalbimin derinliklerinde saklıdır. O bir arkadaştan öteye bir candı, mekânın Cennet olsun sevgili dost.
1984-Hakkâri Şehir Stadı Okullar arası Futbol maçı Endüstri Meslek Lisesi Okul Takımı. Suat Hoca, Selahattin, İsa Murat, Nusret, Hamit, Uğur, Osman Hoca, Sadettin, Murat, Sadık, Kadir, Abdurahman.
İsa zap suyuna düşerken şantiyeden bir arkadaş koşar adımlarla zap suyuna doğru koşarken yolda gelen bir araç nerdeyse o arkadaşı ezip geçecekti araç şoför ne oluyor, nedir bu telaşın az kaldı seni eziyordum. Arkadaşta; bizim bir arkadaşımız suya düşmüş onu kurtarmaya gidiyorum, şoför kimdir suya düşen kişi diye sormuş. Arkadaş derki İsa Bozkır, şoför oracıkta donup donar oda kendinden geçer. Şoför İsa’nın amcası Ömer Dinç.
1983 Hakkâri Şehir Stadı-Endüstri Meslek Lisesi Okul Takımı-İdris Korkmaz,Suat Hoca,Şaban Kazandıoğlu,Nusret Kaval,Sadık Yüzen,Sadettin Yıldız,Hakan Taş,Osman Soyak,Kinyas Akdağ,İsa Bozkır,Hüseyin Aktaş,Kerem Yürdem,Murat Sönmez,Selahattin Kılıç,Yılmaz Kaya
İsmail DİNÇ(Lokanta İşletmeni-Kuzeni) İsa akrabalıktan(kuzen) öteye bir arkadaşımdı. Çok genç yaşta olmasına rağmen pırlanta gibi biriydi. Temiz, dürüst sevecen biriydi. Ailesi Yazın köye gittiğinde İsa merkezde kalıyordu. Bende geceleri İsa ile beraber kalıyordum. Sabahlara kadar sohbet eder dururduk. Bu süre içerisinde yaşadığımız süre bende derin bir anı olarak kaldı. Sporculuk hayatı çok güzeldi sahada duruşu arkadaşlarına karşı davranışı mükemmeldi. İsa, iyi bir sporcuydu. Yaşı genç olduğu için bazen A takımıyla beraber oynatırdık ilerisi için tecrübe kazanması için. İsa’nın ani ölümüne hala inanamadım inanmak istemiyorum. İnandığım zaman benliğimin yarısının öldüğünü hissedeceğim o yüzden ölümüne asla ve asla inanmıyorum.
1983-Hakkâri Şehir Stadı-Gençler birliği-İsa Bozkır, Bülent Çallı
Adil DİNÇ(Kuzeni-arkadaşı) İsa benim Amca çocuğum ayrıca okul arkadaşım onu nasıl anlatayım bilemem ki onu anlatacak cümleler kelimeler bulamıyorum. İsa çok değerli bir dosttu dürüş efendi cana yakın ayrıca çok iyi bir şiir ustasıydı. Sürekli şiir yazardı bizleri hep duygulandırırdı. Ölümüne asla inanmadım inanmak istemiyorum. Sanki bir yerlere gitmiş birazdan gelecekmiş gibi geliyor bana, onunla çok güzel anılarımız oldu. Bir anımız Oğuzkurt’ların gençleriyle maç yapacaktık. Murat arkadaşı gönderdik. Sahaya bir baksın Murat oraya gider Oğuzkurtların gençleri Murat’ı dövmeye başlar benle İsa oraya gittiğimizde Oğuz kurtlardan biriyle kavga ettim oda lokantaya gelip beni ve İsa’yı şikâyet etti. Babam beni ve İsa’yı lokantanın alt katına götürdü temiz bir dayaktan geçirdi. O gün bugün babamın attığı o dayaktan sonra asla kavga etmedim.
1983-Hakkâri Şehir Stadı-Gençler birliği