Adı : Berçem TÜNER
Yaşı: 24
Doğum yeri Yüksekova
Doğuştan yüzde 95 görme engelli.
Berçem gibi kendisinden iki yaş küçük kardeşi Sözdar da görme engelliydi. Sözdar 9 yaşında iken bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti.
Berçem TÜNER, Üniversite sınavlarında 368 puan alarak İstanbul 7 Tepe Üniversitesi PDR Psikoloji danışmanlığını kazandı. Berçem, GETEM’de (Görme Engelliler Teknoloji Eğitim Merkezi)nde istenilen kitabı indirip okuyabiliyor.
Bu blokta bazen makalesi yayınlanıyor. Dersaneye de giden Berçem, bilgisayarı çok iyi kullanıyor. Ses kayıt cihazı vasıtasıyla arkadaşları seslendirme yaparak kendisine kitap okuyarak da katkı sunabiliyorlar. Sadece yüzde 5 görme şansı olan Berçem Tüner, memurluk sınavında ise 87 puan alarak herkesi şaşırtmayı başardı.
Berçem TÜNER, hayat dolu biri. Hoş sohbeti, espritüel, candan herşeyi kalp gözüyle net görebilen ve his eden yürekli bir kardeşimizdir. En büyük şansı ailesidir. Ne yapmaya karar verirse ailesi onay veriyor. Berçem ile Yüksekova ilçesinde Vezirli köyünde bir araya gelerek sohbet ediyoruz.
Gözleri bana bakar gibi sabit duruyordu ama kalbi tüm aydınlığıyla bana bakıyordu. Yüzde 95 görme engelli birisinin hayat ile bu kadar barışık olmasının sırrını sordum; “Ben kendimi kör kabul etmiyorum. Bana kör diyenlere de ben acıyorum. İstanbul’da körler okuluna gittim.
Benimle aynı kaderi paylaşan arkadaşlarımla buluştum. Duyabiliyorum, konuşabiliyorum, kişisel bakımlarımı günlük yapabiliyorum. Halime şükrettim. Benim gibi görme engelli olan kardeşim Sözdar öldüğünde dünyam yıkıldı. O benim göremediğim ışığımdı. Görmeyen gözlerden akan yaşların rengi ve ölçüsü farklıdır. Biz onunla ikiz gibiydik.”…
Berçem ile sohbet ederken içim açıldı. O kadar tatlı ve içten ki onu günlerce bıkmadan dinleyebilirdim. Kitaplar üzerine sohbet ettik. Sayısız kitap okuduğunu (aktarma yoluyla) söylüyor. Jose Saramago’nun körlük kitabını okuyup okumadığını sordum. Okuduğunu ve başarılı bir yapıt olduğundan söz etti.
Berçem’in beni en çok etkileyen sözü şu oldu; “Ben görmek istemiyorum. Aydınlığa, ışığa alışık değilim. Görmek demek hayata sıfırdan başlamak demektir. Ben buna hazır değilim ve istemiyorum”…
Berçem Tüner, yaşama direnmenin sembolüdür. Kalp gözü ışığının kanıtıdır. İstanbul’da üniversiteye başladı ve kendisine burs desteği verecek hem gözü hem de gönlü açık yürekli insanlara ihtiyacı var.
Yazmayı da çok seven Berçem’in not blokuna bir göz geçirdim. Ve işte bir makalesini olduğu gibi sizlerle paylaşıyorum: “MERHABA BEN MELLE ESPERERER. Neden bu ismi seçtiğimi merak edecek olanlara açıklamak istiyorum. İsim Fransızca, Fransız aşığı değilim ama bu mahlası çok sevdim. Melle: Matmazer demek. Esperer ise umut demektir.
En çok da Esperer umut için seçtim. Çünkü beni ayakta tutan ve güçlü kılan, hayata tutunmamı sağlayan tek şey umudumu hiç yitirmemiş olmamdır. Her zaman en güçlü silahım umut oldu. Ne demiş Yaşar Kemal; “Hayat umutsuzluktan umut yaratmaktır”… Maalesef ki hayatla, insanlarla hep savaşmak zorunda kalıyorum. Doğuştan gelen ve tavukkarası adı verilen bir hastalık nedeniyle görme yeteneğim yok.
Her zaman insanların acı dolu bakışlarına maruz kalıyorum. Hayata bir sıfır başladığımı söyleyemeyeceğim. Ben asla engelimi sorun olarak görmem. Tam tersi, iki sıfır önde olduğumu düşünüyorum. Çünkü ben gözlerimle değil, hislerimle, kalp gözümle görüyorum. Ne yazık ki insanların çoğu böyle düşünmez.
Gözler dünyaya açılan penceredir derler. Engelimi benim için büyük bir sorun olarak görürler. Fakat bu böyle değildir. Hisederek, dokunarak duyarak görmenin güzelliğini anlamalarını bekleyemem zaten. Kimse ışığı hayal ederek aydınlanmaz. İnsanı aydınlatan karanlığı idrak etmesidir demiş Carl Gustav Jung. Hiçbir şeyin özünü gözler görmez. Gözleriyle görebilenler gözlerinin kamaşmasına izin verir ve böylece duygularıyla duygularını köreltirler. Körleri anlamak için gözlerini kapatırlar fakat bu hiç doğru değildir.
Çünkü gözleriyle görebilen bir kişi bütün yoğunluğunu gözlerine verir. Birden karanlık çökünce hayat durur. Ne yapacaklarını bilemezler. Bu nedenle de körleri yanlış tanırlar. Acıyarak bakar ve şöyle düşünür çoğu: Belki de görmeği ne kadar çok istiyorlardır. Ağaçlar, evler, insanlar… Görecek ne kadar çok şey var. Kendilerini çok ayrıcalıklı hissederler ve ellerini açıp şükrederler.
Onların karanlık gördüğü dünyanın, asıl gerçek dünya olduğundan habersiz. Helen Keller’in de dediği gibi “Hiçbir ışığın aydınlatamadığı biricik karanlık, bilgisizlik ve duygusuzluk denilen sonsuz karanlıktır”… Büyük bir kitap sevdalısıyım.
Bu hayatta en büyük zevklerimden bir tanesi kitap okumaktır. Hemen hemen vaktimin yüzde yetmişini kitap okuyarak geçirdiğimi söyleyebilirim. Film izlemeyi de çok seviyorum. Maalesef ki her filmi izleyemiyorum. Çünkü çoğu filmin Türkçe dublajı bulunmuyor. İnsanlarla sohbet etmeyi çok severim. Onları dinlemeyi, dertlerini paylaşmayı, acılarına, sevinçlerine ortak olmak çok hoşuma gidiyor. Çok fazla hayalperest bir insanım.
Küçücük bir kelimeden bir roman türettiğimi söyleyebilirim. Köşeme çekilmek, hayal dünyasına dalmak, empati kurmak en büyük zevklerim arasında yer alır. Bu arada izlemek, okumak sözcüklerini kullanmışım. Ağız alışkanlığı, onlardan kastım dinlemektir.”…
Herkes aynı anda geceyi yaşar. Ama herkesin karanlığı başkadır. Berçem, gözleri açık ama kalp gözü kör olanlara bir uyarıdır. Berçem, yaşama tutunmanın, umudun en güzel örneğidir. Karanlık dünyanda gizlenen ışığın kaybolmasın güzel insan…