• BIST 9549.89
  • Altın 3002.717
  • Dolar 34.5123
  • Euro 36.1711
  • İstanbul 2 °C
  • Ankara -2 °C

A.Halık’ın Çilesi!

H. Aziz Hatipoğlu

Sevgili okurlar, bugün sizlere Hakkârili bir emekliyi, mağdur olmuş, mağdur edilmiş fedakâr ve cefakâr bir memur emeklisini Abdulhalık Ağacanoğlu’nun hayat hikâyesinden bir kesit sunacağım. Eşine olan aşkı ve fedakârlığının bir örneğini sunacağım. 

“Hakkâri’nin ilk özel taksicilerindendi. O zamanlar özel taksiler hemen hemen yok gibiydi ve sarı plakalar dahi yoktu. Gerek şehir içi ve gerek şehir dışına çok müşteri götürüyor ve müşterileri tarafından çok seviliyordu. Hoş sohbeti, dürüstlüğü, gözü pekliği, delikanlılığı ve verdiği sözde durması aranan özellikleriydi. Bu yüzden müşterilerin çoğu onu tercih ediyor ve gideceği yerlere taksici A.Halık’u çağırıyorlardı.

1984 yılında mevsimlik işçi olarak Hakkâri Bayındırlık Müdürlüğünde işe başlıyor bilahare sonraki yıllarda başka kamu kuruluşlarında geçici işçi olarak çalışmalarına devam ediyordu.

Bekârdı ve evlenme vakti gelmişti. Dokuz çocuklu bir ailenin üçüncü erkek evladıydı. Halık bu seyahatler esnasında gönlünün sultanını buluyor ve Zümeyran Çiftçi adlı Hakkârili genç bir kıza gönül kapılarını açıyordu.

1992 yılının Eylül ayında davul zurnalı ve görkemli bir düğünle Zümeyranı’ı telli duvaklı gelin alıyordu. Mutluydu ve bu mutluluğu yılı dolmadan Rokan adlı bir erkek çocuğunun olmasıyla doruğa ulaşıyordu. Aynı yıl Hakkâri Valiliğinde Aile ve Sosyal Kurumlar müdürlüğüne sözleşmeli eleman olarak alınıyordu. Artık taksiciliği bırakmış ve sabit bir işi ve devlet kapısında görevi vardı.

Burada da işinin hakkını veriyor ve elektrik teknikerliğinde elektrik işi ile ilgili kurumda ne gibi bir iş varsa gideriyor ve diğer şekilde arkadaşlarına yardımcı oluyordu.

Mutluluğu fazla sürmemişti ve kader ağlarını örüyordu. Çok sevdiği eşi amansız bir hastalığa tıpta svomur sağ hemiplijiyeadlı hastalığa yakalanıyor ve kısmi felç geçiriyordu. Bundan sonra A.Halık’ın hayatı ev, iş ve hastane arasında geçiyordu.

Doktorlar eşine teşhisini koyduğu hastalığın Hakkâri’de o zamanlar tedavisi mümkün görünmüyordu. Bir ayağı Van Devlet Hastanesinde ve bir ayağı Hakkâri’de işindeydi. Bazen on günden fazla eşinin hastanede yattığı oluyordu. Çocuğuna hem anne hem baba ve aynı zamanda eşine hem eş ve hem de bakıcı oluyordu.

Evin temizliği, yemeği ve çocuğun bakımı, hanımının ihtiyaçlarının giderilmesi kurumunda işinin aksamaması için yaptığı çalışmalar arasında zamanını geçiyordu. Bazen bunalıyor ve ama sabrederek ve bunun bir imtihan olduğunu düşünerek ferahlamaya çalışıyordu.

Van’daki tedavilerde bazen yetersiz kalıyor ve eşini Ankara Başkent Üniversitesi Hastanesine sevki uygun görülüyor ve eşini tedavi için Ankara’ya götürüyordu. Burada da bazen aylarca kalıyor ve çocuğunu annesine bırakarak eşinin tedavisine çalışıyordu. Gurbet elde ve elde ağır bir hasta ile çile çekiyordu. Tek arzu ve emeli vardı. Bir an önce eşinin iyileşmesi ve çocuğuna kavuşarak mutluluklarına kalındığı yerde devam etmesiydi. Ama doktorlar öyle demiyordu. Eşi çok ağır hastaydı ve kurtulsa bile felçli ve bakıma muhtaç halde ve konuşma fonksiyonlarından mahrum halde yaşayacaktı. Eşi %90 ağır hasta raporu alıyor, konuşma fonksiyonlarından çoğunu kaybediyor ve bu süre zarflarında 68 ünite kan kullanılıyordu.

Hakkâri’ye dönmüşlerdi. Durum vahim ve bir o kadar acıydı. Hakkâri TOKİGopsi konutlarında bir afet konutunu taksitli alıyor ve evini oraya taşıyordu. Kurumundaki işini aksatmamaya çalışıyor ve sabah erkenden kalkarak eşinin ihtiyaçlarını, bakımını ve kahvaltısını verdikten sonra çocuğuyla kahvaltı yapıp onu okula bırakıyor ve işine gidiyordu. Aklı eşinde ve eli işindeydi.

Daha sonraları defaten Ankara’ya ve adı geçen hastaneye kontrol ve tedavi için gidiyordu. Hayat bu şekilde devam ederken kurumunda 25 yılı doldurduğu ve sözleşmeli personel olduğu için zorunlu emekliğe sevk ediliyordu. Her ne kadar elinde hastası olduğunu, emekli olursa maaşında önemli bir kesinti yaşanacağını ve bu durumda hastasının tedavisinin aksayacağını ve mağdur olacağını beyan etse de emir büyük yerden ve 29 yıl üzerinden emekli ediliyordu. 54 bin tazminat ve 1400 lira emekli aylığı bağlanıyordu. Emekli ikramiyesini kara gün için bankaya yatırdı.

Hayatı yine ev ve hastane keza Hakkâri ve Ankara arasında gidip geliyordu. Ayda en az on gün eşi hastaneye yatırılıyor, serum, tetkikler ve tedavisi sürüyordu. A.Halık hem eş, hem koca, hem hayat arkadaşı, hem sırdaş ve hem de evin reisi, hem evin kadını ve eşinin bakıcısı rolünü üstlenerek hayata direniyordu.

Aldığı evin taksitlerini ödemek ve evinde rahatlıkla oturmak için bankaya yatırdığı parasını çekerken 14 Kasım 2016 günü güpegündüz ve Hakkâri İstiklal caddesinde ve Mobese kameralarının önünde ve emniyet güçlerine yakın çarşı ortasında saldırıya uğrayarak kimliği belirsiz kişilerce darp ediliyor ve yanındaki para dolu çantası da alınıyordu. Gözlerini hastanede açtı. Başından darp edilmiş ve beyin kanaması riski oluşmuştu. 15 gün Hakkâri Devlet Hastanesi servislerinde yattı. Eşi o halde yaralı eşini beklerken genç çocuğu Rokan’da hastanede babasının başucundan ayrılmıyordu.

Düşmanı yoktu. Sevilen bir şahsiyetti. Bu dayağı hak edecek bir suç ve bir olay da yaşamamıştı. Buna rağmen onu darp edenler mobese kamaralarının incelenmesiyle açığa çıkıyor ve kimisi kaçarken birçoğu da tutuklanıyordu. Anlatıyor Halık “Bana bunu reva görenlerden iki cihanda da davacıyım. Ben nasıl bir suç işledim ki bana bunu yaptılar.  Bunu yapanlardan mahkemeler önünde hesaplaşacağım.

Hakkâri Emniyet ve Cumhuriyet Başsavcılarından Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığına kadar halimi arz ettim. Bana bunu yapanların yakınları daha sonraları defalarca yakınları vasıtasıyla ailemize ve bana ulaşmaya çalıştılar.

Davamı terk etmemi ve gerekirse para teklifinde bulundular. Öyle yağma yok. Bugün bunu bana yapanlar yarın Hakkârili başka bir masum ve günahsıza da saldırabilirler. Onları da darp edip soyabilir ve yaralayabilirler. Bunlar gerekli cezaları alacaklar ki başkaları rahat etsin ve Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu bilinsin.

Bir yandan başından oniki dikiş ve darp edilmenin ezikliği, bir yandan eşini her ayın on güne yakın bir sürede hastaneye yatırma ve bakımı, bir yandan 1400 lira gibi bir emekli aylığıyla geçinme ve çocuğunu okutma ve bir yandan da taksitle aldığı ama henüz ödemelerini gerçekleştiremediği evinde yaşamak onu sonsuz huzursuz ediyor ve dertlerini yetkililere bildirdiği halde bir sonuç alamıyordu. Kendisine bir dost elinin ulaşmasını ve bu sıkıntılı dönemden en azından eşinin tedavisinde maddi ve manevi desteğin verilmesini bekliyordu.

Çok az insan sabırla A.Halık’ın eşine yaptığı bu fedakârca ve gayretçe bakımı yapabilecek günümüzde. 2001 yılından beri yani on altı yıldır A.Halık’ın çilesi bu.

A.Halık’ı bu yaptığı fedakârlık, aşk, şevk, çalışma ve sabırdan dolayı kutluyor, bu kardeşimize gerekli desteğin yapılmasını arzuluyoruz.  

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 4046 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Hakkari Haber TV | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel :
FEYZULLAH TAŞ- 0.(505) 440 39 66
SAVAŞ TAŞ - 0.(545) 864 4868
YUSUF TAŞ- 0.(544) 346 1740 | Haber Scripti: CM Bilişim