Bir Öğretmenler Günü’nü daha kutlayacağız. Her ne kadar dünyada Öğretmenler Günü 5 Ekim olsa da bilindiği gibi Atatürk’ün Başöğretmenliği kabulünün yıldönümü olan 24 Kasım, 1981 Kasım ayından beri Türkiye’de Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Geleceğimizi şekillendiren, çocuklarımızı teslim ettiğimiz ve bazen her öğrettiği her harf için kırk kez kölesi olduğumuzu defaten söylediğimiz öğretmenlerimizden neler bekliyoruz.
Ekonomik şartlarından daha iyi koşullarda çalışma şartlarına varıncaya kadar öğretmenle hemhal oluyor bazen bir veli veya öğrencisinden gördüğü şiddeti de nefretle kınıyoruz.
Bu kadar önemsediğimiz öğretmenlerin bir kez de kendilerine ayna tutmalarını ve aşağıda sıraladığımız şartlar içerisinde hangi öğretmen grubunda yer aldıklarını, kendilerinin tahlil etmelerini salıverdikten sonra örneğimize geçiyoruz.
“Vedat evin iki çocuğundan büyüğüdür. 9. Sınıfa gitmektedir. Annesi ile babası anlaşamamakta ve evde kavga ve bağrış-çağırışlar ve şiddet eksik olmamaktadır. Vedat ve kardeşi korku ve dehşetle çoğu olaylara tanıklık etmekte ve çoğu zaman birbirlerine kenetlenerek olayların bitmesini beklemektedirler. Bunun neticesinde her iki kardeşte büyük bir moral bozukluğu içerisinde olmakta, kendilerini derslere verememekte bazen intiharı bile düşünmekteler.
Ders zili çalar. Kapıda Matematik Hocası İ. vardır. Vedat öğretmenle göz göze geldiği halde öğretmene kayıtsız bir tavırla moral bozukluğu, öfke ve kızgınlıkla diğer arkadaşlarının arasına katılarak sınıfa girer. Öğretmen sınıfa girer dersini anlatır ve bir yandan da gözü Vedat’ın üzerindedir. Vedat’taki dalgınlık ve ilgisizlik dikkatini çekmektedir. Vedat fizikken okulda ama ruhen evinde olmakta ve evdeki kavga ve huzursuzluk birer filimin şeridi gibi gözlerinin önünden akmaktadır. Öğretmen İ. gayri ihtiyari Vedat’a seslenir. Söyle bakalım Vedat en son ben ne anlattım. Vedat oturduğu yerden yine önüne bakar ve cevap vermez. Öğretmen İ. bu kez bağırarak “Bana bak sersem. Öğretmen çağırdığında ayağa kalkılır, kalk ayağa ve sorularıma cevap ver.”
Vedat ayağa kalkar. Ama yine gözleri önünde ve bir cevap verememektedir. Öğretmen “Allah boy vermiş ama akıl vermemiş. Bön bön önüne bakacağına dersini dinleyip sorularıma cevap versene ya! Dersini dinlesene bre akılsız!” Bu sırada sınıftaki arkadaşlarının gözleri de onun üstünde ve bazıları da gülmektedir.
Vedat büyük bir moral bozukluğuyla dişleri birbiriyle kenetli ve öfkeyle yerine oturur ve içinden “Öğretmen ölsen bile mezarına gelmeyeceğim. Hem bana gülen arkadaşlara da göstereceğim der.”
Öğretmen İ. ders sonunda öğretmenler odasına girer. Ve sınıftaki durumu diğer öğretmen arkadaşlarına anlatır. “Canım öğretmen ders anlatırken ders dinlememezlik olur mu? Hem derdin olabilir. Bana ne senin derdinden. Benim derdim de yok mu? Hem öğretmen çağırdığında ayağa kalkılır. Ağzının payını verdim ukalanın” diye söyler.
Ders zili çalar. Kapıda İngilizce Hocası K. Vardır. Vedat öğretmenle göz göze geldiği halde öğretmene kayıtsız bir tavırla moral bozukluğu, öfke ve kızgınlıkla diğer arkadaşlarının arasına katılarak sınıfa girer. Öğretmen derse girer ve dersini anlatır. Vedat’ın kızgın, öfkeli ve moral bozukluğu hali dikkatini çekmez ve önemsemez. Onun için öğrencinin derdi ve sorununun bir önemi yoktur. O dersini ve müfredatın kendisine tanıdığı programı uygular ve sınıftan çıkar. Ders dinleyen öğrenci dinlemiştir ve dersini dinlemeyen de sınav sonunda gerekli notu alacaktır düşüncesindedir.
Ders zili çalar. Kapıda Türkçe Öğretmeni M. Vardır. Vedat öğretmenle göz göze geldiği halde öğretmene kayıtsız bir tavırla moral bozukluğu, öfke ve kızgınlıkla diğer arkadaşlarının arasına katılarak sınıfa girer. Öğretmen sınıfa girer ve dersini anlatır. M. Öğretmenin bir diğer özelliği dersi anlatırken sınıfta dolaşması ve öğrencilerle göz göze gelmesidir.
Vedat öğrencisinin durumu gözünden kaçmamıştır. Yanından geçerken elini omuzuna koyar ve “Vedat dersten sonra bana gelir misin? Bir durumu seninle paylaşmak istiyorum” der ve dersini anlatmaya devam ederken bir daha Vedat’la göz göze gelmek istemez.
Ders bitmiştir ve Vedat Türkçe Öğretmeni M. Bularak kendisinin neler konuşacağını merak eder.
Vedat Türkçe Öğretmeni M.’nin yanına gider. Öğretmen M. “Vedat iyi öğrencilerimden bir tanesisin. Ancak seni uzun zamandır dalgın ve moralsiz görüyorum. Sıkıntıların olabilir. Hepimizin sıkıntıları var. Bunlar çözümlenmeyecek şeyler değildir. Durumunu bana anlat. Seni başarılı ve iyi görmek isterim. Çekinmeden bana her şeyini anlatabilirsin.” Der.
Vedat gözyaşlarını zor tutarak ve bir şey demeden oradan ayrılır.
Öğretmen M. Hemen okulun Rehber Öğretmenine gider. Vedat ile ilgili ne gibi kayıtların olduğunu araştırır. Herhangi bir kayda rastlamazken Vedat’ın ev telefonundan annesine ulaşılır. Kendisini tanıttıktan sonra Vedat’ın okuldaki durumundan bahseder. Evde ne gibi durumların olduğunu ve Vedat’ı tekrar kazanmak ve geleceğe hazırlamak için işbirliği ve yardım teklifini götürürken bu olaydan Vedat’ın kesinlikle haberinin olmaması gerektiğini de sözlerine ekler.
Vedat’ın annesi evde yaşananlardan ve aile içi geçimsizlik ve kavgalardan bahseder. Vedat ve kardeşinin bundan çok etkilendiğinden bahseder.
Öğretmen mümkün mertebe kavga ve tartışmalarının çocuklarının gözlerinden uzakta yapılmasını ve buna uyulmasını ister.
Daha sonra gerek Türkçe öğretmeni M. Ve gerekse okulun Rehber öğretmeni, Vedat ve ailesi ile gerekli diyaloglara girer ve dönem sonuna kadar Vedat apayrı ve sorun ve sıkıntılardan kurtulmuş, kendini bulmuş, öfke ve moralsizliği giderilmiş aktif, çalışkan ve başarılı bir öğrenci olarak eğitimine devam eder.
Vedat topluma kazandırıldığı gibi başarılı bir öğrenci olarak ta gelecekte rol alacak eğitim görmüş birey olarak hayattaki yerini alır.
Üç öğretmen profili sunduk yukarıya.
Öğretmen meslektaşlarımın bu anlamlı günlerini tekrar kutlarken bir kez daha kendilerine soruyorum.
Sizler bu üç gruptan hangi öğretmensiniz?
Kıssadan hisse…