BDP'nin desteklediği KCK davasından tutuklu 6 aday vekil seçildi. Kemal Aktaş (Van), İbrahim Ayhan (Şanlıurfa), Hatip Dicle (Diyarbakır), Gülser Yıldırım (Mardin), Faysal Sarıyıldız ve Selma Irmak (Şırnak) halen KCK davasında tutuklu bulunuyorlar. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'da Ergenekon davasında tutuklu olan iki CHP'li isim. Engin Alan ise MHP’den İstanbul'dan milletvekili seçilmişti. Seçilen bu 9 vekil anayasal düzene ve devlete karşı suçlardan tutuklandılar.
Ergenekon davasını yürüten İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Anayasa Mahkemesinin kararı sonrası Mustafa Balbay’ı geçtiğimiz günlerde tahliye etti. Bu tahliye herkesi ve hepimizi çok mutlu etti. Lakin adalet herkes için olmalıdır. MHP’li Engin Alan’a ayrı, CHP ve BDP’lilere ayrı yasalar işleniyor gibi bir görüntü mevcuttur. BDP’li tutuklular için haklarında kesinleşmiş bir karar da yok aslında. Bölgeye ve kişiye özel hukuk sistemi olmamalıdır.
Demokraside insanı düşüncesinden dolayı içeri tıkmak en büyük ayıptır. Barış süreci ve özellikle sayın Başbakanın Diyarbakır çıkarmasında dile getirdiği “cezaevleri boşaltılmalıdır” açıklaması yürek yangınına itfaiye misali rahatlatma sağlamıştı fakat devamı gelmedi ve bir hayal ürünü olarak rafa kaldırıldı. Şimdi CHP’li Mustafa Balbay özgürlüğüne kavuştu. Kendisine Bay bay deyip cezaevinden saldılar ama geride kalanlara vay vay deyip kaderlerine mahkum edildiler.
Selahattin Demirtaş’ın konu ile ilgili sözleri çok haklı ve ilginçti; “Bu halkı cezalandırdıklarını zannedenler bir sonraki seçimde sandıktan çıkan sonuçlarla cevabını alacaklar. Balbay’ın tahliyesiyle BDP’li vekillerinde tahliye edileceğini bekliyorduk. Böyle bir pervasızlığı beklemiyorduk. Kendine yargıç sıfatı takanlar unutmasınlar ki bu halk çok ağır bedeller ödedi ama baskıya hiç boyun eğmedi, hep kazandı. Yargı, Türkiye’ye kaybettirdi. Bu mahkemeler gün gelecek o mahkemelerin yerine insan hakları müzeleri yapıldığını göreceğiz.”
Düşünmekten korkar olduk. Düşündüğümüzü yazmaktan, düşüncelerimizden dolayı yargılanmaktan ve cezaevine girmekten… Halbuki farklı düşüncelerdir demokrasinin kapısını açan kilit. Yeni yılda, yeni bir dünya, yeni bir umut için insana ve insan haklarına önem verelim. Cezalarla, infazlarla değil, sevgi ile kazanalım ve kazandıralım. Adalet herkes için olsun, terazi dengeli tutulsun. Okulda olması gereken çocuklarımız cezaevlerinde.
Mecliste ve siyaset arenada olması gereken siyasilerimiz cezaevlerinde. Ders başı yapması gereken akademisyenler, gazete köşeleri boş kalan yazarlar ve gazeteciler, hak ve hukuk isteyen sendikacılar özgürlüklerine kavuşturulsun…
Demokrasi, vicdan ve cezaevi konusu açılmışken Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’den bir istirham, rica değil yalvarışım olacak; “Sayın Gül, Hakkari’li kardeşimiz Hasan Kaçar Metris cezaevinde yıllardır tutuklu. Henüz 30 yaşında. Amansız bir hastalıkla mücadele ediyor. O bir özgürlük savaşçısı. Cinayet işlemedi, eroin ticareti yapmadı. Sadece düşünce suçlusu ama çok hasta. Onu lütfen yetkinizi kullanarak af edin. Saygılarımla”…