Kırıkkale'de doğdu, çeşitli bölgelerde çeşitli görevlerde üst düzey yöneticilik yaptı. 2009 yılında Hakkari'ye atandı ve üçbuçuk yıl gibi uzun süreli görev yaptı. En hassas dönemde en hassas bölgede devleti ve hükümeti temsil etti. Giyimi, sohbeti, mütevaziliği, duruşu, herşeyiyle dikkat çekti.
Klasik vali modelinden çok uzaktı. O buraya maaşını alsın, hizmet yılını doldursun diye gelmedi. Yıllık izinlerini bile Hakkari'de geçirdi. Halktan biri gibiydi, korumaları hiç bir zaman etten duvar örmedi. Üçbuçuk yıl içinde günde üçbuçuk saat bile makamında oturmadı. Sürekli halk ile iç içeydi. Vasıflı, vasıfsız hiçbir Hakkari'li "ben sayın valinin makamına gittim de görüştürmediler veya görüşemedim" diyemez.
Düğünlerde halay çekti, taziyelerde fatiha okudu, hastalara şifa dağıttı, yetimleri, çaresizleri destekledi, çocukları hep öptü. İnsan ayrımı hiç yapmadı çünkü sevgi adamıydı. Valiler sadece emrinde çalışan bazı birim amirlerinin ve sık ziyaretine giden bazı bürokrasilerin isimlerini ezbere bilir. Oysa o ayakkabı boyacısı İdris'i, hamal Ali'yi, uşkun satan Dırbaz'ı, kundura satıcısı Abdurrahman'ı, hiçbir geliri olmayan Güllü teyzeyi, tartıcılık yaparak aile geçindiren küçük İbo'yu isimleriyle hitap ederdi.
Hakkari'de sevilen ve tarihe geçen vali ünvanını kazanan Muammer Türker onurlu bir göreve atandı. Nisan 2012'de kentimize hoşçakal dedi ama veda etmedi. Öyle bir Hakkari sevgisi varki yüreğinde, geçenlerde sadece ziyaret amaçlı geldi. Sokakta herkes ona sarılıp sevindi. Hakkari'li bir milletvekili ve Hakkari'li bir bakan gibi karşılandı.
Gazeteci olarak birlikte çalışmaktan büyük keyif aldığım ve dost edindiğim saygıdeğer Türker'i Ankara'da makamında ziyaret ediyorum. Milli Güvenlik Kuruluna ilk gidişim olduğu için taksici desteğiyle kısa sürede ulaşıyorum. Kapıdaki güvenlik ilk karşılaştığım sima. Alışık olduğumuz "Dur, kimsin, kimlik çıkart, nereye gidiyorsun" gibi bir sorgulamadan geçmemek yaşadığım ilk memnuniyetti.
Kapı saygı ile açıldı, efendim hoş geldiniz denildi, telefon edildi ve bir hanfendi tüm güleryüzlülüğü simasında barındırarak ağırladı. Hoşgeldiniz, hoşbulduk muhabetiyle kırmızı halıdan yürüdüm ve hizmet binasına giriş yapıyorum. Sayın Türker merdiven başında dakikalardır bekliyor ve az sonra kucaklıyoruz.
Sohbetin konusu şüphesiz Hakkari. Türker'den önce hiçbir Hakkari'li Milli Güvenlk Kurulunu ziyaret etmiş değil ama şuan Hakkari'liler için adeta türbe ziyareti misali haline gelmiş. Yani Ankara'ya giden her on Hakkari'liden beşi mutlaka sayın Türker'e uğramadan, çayını içmeden dönmüyor. Çok yönlü olan Türker başarısının sırrını "çok çalışmak, üretkenlik ve sevgi" kavramlarına borçlu.
O Hakkari'den ayrıldı ama Hakkari'liler ondan ve makamından ayrılmıyor. Yoğun ziyaretlerden sonsuz memnunluk duyduğunu belirtiyor. Türker, " Bir hafta sonu alışverişe çıktım. Eski vekil Rüstem Zeydan ile karşılaştım ve kucaklaştık. Yani nereye gitsem mutlaka Hakkari ve Hakkari'li var hayatımda"...
Masa ve makamında değil, misafir koltuğunda samimi bir ortamda çay yudumlayarak sohbet ediyoruz. Ülkemizde herşeyin güzel olacağını, insanların barış ve huzur içerisinde yaşamaları için herkese görev düştüğünü belirtiyor. Bir saat süren sohbetten sonra kucaklaşarak vedalaşıyoruz. Kapıya kadar uğurlayan bayan görevli ile kısa sohbet ediyoruz. "Hakkari'den çok mu misafir ağırlıyorsunuz?" Gülümseyerek yanıt veriyor; "Evet ve bundan da memnuniyet duyuyoruz. Sayın Türker'i bu kadar sevmeleri çok güzel"...