Bugün 8 Mart!

Dünya Kadınlar Gününü kutlama günüdür. Bu sadece bir kutlama değil, aynı zamanda onların mücadele, emek ve adalet arayış günüdür. Bu nedenle kadınların bu özel günü vesilesiyle onların, kendi hakları için verdikleri mücadelenin yanı sıra toplumsal barış için verdiği büyük katkı ve çabaya da dikkat çekmek gerekiyor. Çünkü kadınlar tarih boyu savaşın en ağır yükünü taşıdılar. Bu yönüyle tarihsel sürecin kadınlara biçtiği rol belirleyici olmuştur.

Acının ve göz yaşının hâkim olduğu topraklarda en çok kadınlar haykırıyor:

Silahlar sussun!

Barış gelsin!

Anneler ağlamasın!

Kadınların bu çağrıları toplumsal bir değişim ve dönüşümün de anahtarıdır. Savaşın, çatışmaların ve umutsuzluğun hüküm sürdüğü bir coğrafyada kadınlar, barışın en güçlü dinamikleri olarak ön saflarda yer alır. Onlar biliyorlar ki barış, sadece bir umut değil aynı zamanda bir zorunluluktur.

Türkiye Barışa mı Yürüyor?

Son günlerde siyasette beklenmedik gelişmeler yaşanıyor.Türkiye'nin en kritik meselelerinden biri olan barış süreci yeniden gündemde. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin attığı adımlar, uzun süredir çözümsüz kalan bu meseleyi yeni bir dönemece taşıyor.DEM Parti ile kurulan temaslar, Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümüne dair umutları yeşertiyor.

Ancak en büyük soru şu:

Gerçekten kalıcı bir barış mı geliyor, yoksa bu yalnızca bir siyasi hamle mi?

Kadınlar, bu süreci yalnızca bir siyasi manevra olarak görmek istemiyor. Barış, halkların kaderiyle oynanacak bir pazarlık unsuru değildir.Kalıcı bir çözüm süreci geliştirilmesi adına kadınlar da bu sürece katkı sunmaya hazırdır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sürecteki calışmaları, kritik ve belirleyici olacaktır. Güçlü bir liderlik, Türkiye’yi daha demokratik ve özgür bir geleceğe taşıyabilir. Aynı zamanda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu sürece verdiği destek de önemlidir. Türkiye'nin tüm siyasi aktörleri, artık barış için somut adımlar atmak zorunda olduğunun farkındadır.

Kadınların Barıştaki Rolü Nedir?

Kadınlar yalnızca savaşın mağduru değil ,aynı zamanda çözümün de bir parçasıdır.Tarih boyunca kadınlar, barış süreçlerinin en önemli aktörlerinden biri olmuştur.Çünkü bir savaşın nasıl bir yıkıma sebep olduğunu en iyi kadınlar bilir.Bu nedenle barışa katkıları çok anlamlı ve değerli olacaktır.

Peki, kadınların sesi gerçekten duyuluyor mu?

Kadınlar, barışa dair söylediklerinin sadece duyulmasını değil aynı zamanda pratik anlamda hayatta geçekleştirilmesini de istiyor. Onların talepleri artık ertelenmemeli. Silahların gölgesinde bir gelecek inşa edilemez, zira kadınların barış türküleriyle yeni bir yaşam mümkündür.

Kadınların barış sürecine dahil edilmesi aslolan; Daha adil bir dünya için,

Şiddetin son bulması için,

Yeni nesillerin umutla büyümesi için....

Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar, barışı ve kardeşliği büyütmek için alanlara çıkıyor. Çünkü bu ülkenin en güçlü umudu, kadınların mücadele gücüdür.

Barış Süreci Ekonomiyi de Güçlendirecek.

Barış yalnızca toplumsal huzur getirmez.Aynı zamanda ekonomik kalkınmanın da kapısını aralar.Silahların sustuğu bir ülkede kaynaklar savaşa değil üretime yönelir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da köylere dönüş sağlanır, tarım ve hayvancılık yeniden canlanır. Bu da en çok kadınlara yarayacaktır.

Kadınların tarımda ve hayvancılıkta üstleneceği roller, ekonomiyi güçlendirecek ve kırsal bölgelerde yeniden yaşamı canlandıracaktır. Barışın getireceği ekonomik refah, sadece büyük şehirlerde değil, en ücra köylerde bile hissedilecektir.

Peki, Türkiye gerçekten bu adımı atmaya hazır mı?

Kadınlar diyor ki:

Barışın baharı artık gelmeli!

Halklar kardeşçe yaşamalı!

Bugün 8 Mart. Kadınların çığlığı yalnızca hak ve eşitlik için değil, barış ve kardeşlik için de yükseliyor. Onların sesine kulak verildiğinde, aslolanın kardeşlik ve barış olduğu görülecektir.

Kadınlardan Türkiye’ye Çağrı!

Haydi Türkiye!

Umuda yürüyelim!

Kardeşliğe sarılalım!

Barışın baharını hep birlikte karşılayalım!

Zira kadınların sesi susturulamaz, barışın gücü engellenemez!

Metin KESKİN /YAZDI