Ortadoğu’nun kadim milletlerinden olan Kürtler emperyalist güçlerce dört devlet arasında kalacak şekilde ayrıştırılmış ve bölünmüştür.
Bugün gerek Türkiye, gerek İran, gerek Irak ve gerekse Suriye’de milyonlarca Kürt var. Bunlar içerisinde Kürtler Türkiye’de ve Türk halkıyla tarihte gelen bir birlik ve beraberlik içerisinde yaşamış, ortak paydalarda buluşmuş ve 1920’deki Kuruluş Savaşında başta Çanakkale olmak üzere çoğu cephelerde göğüs göğüsse düşmanla savaşmış ve çatışmışlardır.
Ortadoğu coğrafyasında Kürtlerin en özgür ve ayırım görmeksizin yaşadığı tek ülke Türkiye olmuştur. Bugün Doğu ve Güneydoğu’da yoğun olarak yaşan Türkiyeli Kürt vatandaşlar, Türkiye’nin diğer bölge ve illerinde rahat bir şekilde yaşamış, yaşamakta ve her türlü kolaylık ve vatandaşlık haklarından yararlanmaktadırlar. Buralarda milyarlarla değerlendirilecek birçok sanayi dallarını kurmuş, evler, yatlar, yazlıklar, oteller ve birçok işletmenin sahipleri olmuşlardır.
Peki, aynı şey İran, Irak ve Suriye için söylenebilir mi?
Tabi ki hayır!
İran’ın doğu ve Kuzeydoğusunda yaşayan Kürler çoğu haklardan mahrum ve en ufak bir yatırımlarında “Nerden buldun” sorularına muhatap olunmakta ve soruşturma geçirmektedirler. Bu bölge dışında İran’ın başka bir yerinde yaşama şansları ve imkânları bulunmamakta ve devlet kadrolarına alınmadıkları gibi asker okullarına da kabul edilmemektedirler.
Ya Irak ve Suriye!
Oralardaki Kürtler de bu ülkelerinin Kuzey bölgelerinde yaşamakta, siyasi hiçbir hakları olmamakta ve adı geçen ülkelerin diğer bölgelerinde yaşamak, yerleşmek ve iş kurmak gibi bir imkânları olmamaktadır. Hele ki devlet kadrolarında bunların esamisi dahi okunmamakta ve her daim Kürtler bu ülkelerde ikinci sınıf vatandaşı durumundan kurtulmamışlardır.
Kürtleri dört devlet arasında bölüştüren emperyalist ülkeler daha sonra bunları bulundukları ülkelerde isyana ve başkaldırıya teşvik ederek onlarca isyan ve başkaldırının kanlı bir şekilde bastırılmasını ve yüzbinlerce insanın öldürülmesinde ve katledilmesinde de bir beis görmemişlerdir.
Türkiye’deki Şeyh Sait İsyanı, Dersim ve Koçgiri isyanları, İran’da Mehabet Kürt Cumhuriyetin kurdurulup bastırılması, Suriye’deki Kamışlı ve Irak’taki Barzani kalkışmaları ve son Halepçe katliamları bunların sonuçlarıdır.
2001’deki Körfez savaşından sonra ve ABD’nin Irak’a saldırması ve Saddam’ı devirmesi sonucu Irak’ın 36. Paralelinin üzerinde Irak Savaş uçaklarının uçmasına izin verilmemesi ve buradaki Kürtlere ABD’nin desteği ile bir İBKY oluşturulmuş ve bir nevi Irak Kürdistan bölgesi oluşturulmuştur.
Son DEAŞ saldırılarından sonra -ki DEAŞ’ı kimin çıkardığı bugün daha çok belli olmuyor mu? AH- Musul Ve Kerkük’te Barzani’ye bağlı Kürt guruplarınca kuşatılıp buraların DEAŞ’tan temizlenmesi buradaki Kürtlere önemli bir kazanım sağlamış kısa sürede başta Kerkük olmak üzere birçok yerde egemenlik sağlamışlardır. Bu bölgede Erbil başta olmak üzere çoğu yerlerde başta inşaat olmak üzere petrol ve diğer alanlarda büyük yatırımların yapılmasına zemin hazırlamıştır.
Emperyalistlerin pohpohlaması ve yanlış yönlendirilmesiyle Irak’ta Barzani IBKY’de 25 Eylülde bir referanduma gidilmiş, her ne kadar başta Türkiye olmak üzere İran, Irak ve ABD ile AB ülkelerinin karşı çıkmalarına rağmen bu kararından vaz geçmemiş ve adı geçen referandumunu uygulamıştır.
Eski Fransız Diplomat Erbil Başkonsolosu FredericTisoot yaptığı açıklamada itirafta bulunarak “Barzani’yi yanlış yönlendirdiklerini” dile getirmiş ve emperyalistlerin bu bölgede hiçbir zaman oyun ve emellerinden vazgeçmediklerini ikrar etmiştir.
IBKY’de gelinen nokta şimdilik şudur. Kürtler 2005 sınırlarına geri çekilmiş, Kerkük petrollerinden vazgeçilmiş, sınır kapıları Irak yönetimine bırakılmış ve Barzani de aktif siyasetten çekilerek IBKY Başkanlığından 1 Kasım tarihi itibariyle ayrıldığını açıklamıştır.
İnsan bu kaçıncı ihanet Ortadoğu halklarına demekten kendisini alamıyor.
Ama emperyalistlerin görevi bu! “Böl, parçala ve yut”
Bunu en iyi şekilde yaptıkları belli olmuyor mu?
Uyanık kalmalı ve bu oyunları bozmalıyız.