Çok yaman şey şu siyaset veya politika. Dün dediğiniz bazen dünde kalıyor veya dün dediğiniz bir şeyin bugün tam aksini savunuyor veya söylüyor olabiliyorsunuz. Hiç kimse de çıkıp demiyor ki dün şunu şunu söylediniz, bugün de bunu bunu söylüyorsunuz. Bu ne perhiz ve bu ne lahana turşusu diye…
Herhalde Türk siyasi hayatında kırk yılını dolduran ve siyasetin hemen hemen her aşamasında bulunan kurt politikacı merhum Süleyman Demirel’in “Dün dündür bugün bugündür” sözü halen hafızalarda ve Türk siyaseti için oturmuş bu kavramı belirtiyor.
Geçenlerde bir dönem Türk siyasetinin birinci partisi olmuş ve iktidara gelen Merhum Bülent Ecevit’in partisi DSP Genel Başkanı Önder Aksakal bir açıklama yaptı. Ak parti ve MHP ittifakı veya CHP ile yapacakları bir ittifakta hangisi kendilerine 10 ve daha fazla milletvekilliği verirse onunla ittifak yapacağız diye belirtti.
Vay sen misin bunu söyleyen. Başta basın olmak üzere siyasilerden tepki üstüne tepki ve açıklamalar geldi. Nerede siyasi ahlak! Bunun Türk siyasetinde yeri yok söylevleri. Akabinde partinin Genel Başkan Yardımcısı ve bir dönem DSP-ANAP ve MHP koalisyon iktidarının Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk bunu protesto mahiyetinde partisinin Genel Başkan Yardımcılığından istifa ettiğini kamuoyuna açıkladı.
Hâlbuki “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.” Der atalarımız. Yani İnsan hafızası unutkanlık hastasıdır. Daha dün dediğimiz bir zaman diliminde o zaman CHP Genel Başkanı olan Merhum Bülent Ecevit 1977 yılında 214 milletvekili ile birinci parti olmuştu. Bu Türk siyasi tarihinde solun aldığı en fazla milletvekili sayısı olmuş ve CHP siyasi hayatında ilk kez %40 oranında bir oy devşirmiştir.
Azınlık hükümetini kuramayan Ecevit, iktidarı Demirel’e kaptırmış ve daha sonra Türk Siyasi tarihine Güneş Moteli olayı olarak geçen ve kendisinin “Kumar borcu olmayan 11 adam arıyorum” söylemiyle Adalet Partisinden bakanlık karşılığı 11 milletvekili ayarlayarak iktidara gelebilmiştir.
O gün bu tür olayı tasvip edenler, alkış tutanlar, CHP’nin iktidara gelmesiyle zevkten dört köşe olanlar ve bir kınamayı dahi çok görenler bugün Ecevit’in daha sonra kurduğu DSP’nin şimdiki Genel Başkanı Önder Aksakal’ın bu açıklamasıyla siyasi ahlaktan ve dürüstlükten bahsetmektedirler.
Bugün Türk siyasi hayatında mevcut bulunan partiler son çıkan %51 oy oranına ulaşmak ve ülkeyi yönetmek babında ittifaklara mecburdurlar. Buradan kimi siyasi partileri öcü görüp ve onu cüzzamlı akdederek kaçınmak çözüm olmadığı gibi ülke açısından da çözüm değildir.
Mecliste bulunan dört siyasi parti ile meclis dışındaki partilerin bir araya gelerek ve Türkiye’nin bugünkü dar boğazdan bir an önce çıkması ve toplumun uzlaşacağı bir formül üzerinde çabaları gerekmektedir.
Bu ister cumhur ittifakı olsun ister başka ad altında yeni ittifaklar olsun Türkiye için olmazsa olmaz durumdur.
Bugün bu ittifaklardan birine katılacağım diye bir beyanatta bulunan başkanı linç etmeye kalkanlar dün ne yaptıklarına baksınlar.
İster Ak Parti, ister CHP, ister HDP ve ister MHP olsun bunlar halkın oylarıyla meclise girmişlerdir. Kimisi iktidar ve kimisi de muhalefettedirler. Ama ortak gayeleri mecliste halkın dert ve sorunlarına çözüm isteyen ve arayan partilerdir. Bunların dışında meclise girmeye partiler de bu halkın mutluluğu ve refahı için söz söyleme hakkına sahiptirler.
Her parti kendisine yakın bulduğu veya üzerinde uzlaşacağı bir aday için pekâlâ başka partilerle ittifak yapabilirler. Bu ittifaklardan birini olumlu ve diğerini olumsuz veya birini düşman ve diğerini vatansever olarak kimse addedemez ve yaftalayamaz.
Ortak vatan Türkiye ise ve bunlar da bu güzelim ülkeyi yönetmeye adaylarsa ittifaklardan ziyade bu halka verebilecekleri hizmetleri sıralasınlar.
Laf kalabalığıyla ve vatandaşın kafasının karıştırmakla sorunlara çözüm bulunmuyor.
İttifak…
Kiminle, ne zaman ve niçin?
Bu soruların karşılığını görmek istiyor halkımız…